Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

724 syf.
10/10 puan verdi
·
125 günde okudu
Böylesi kitaba böyle manasız bir inceleme :=)))) Büyük bir ilgiyle başladığım ve geç okumanın verdiği pişmanlığın etkisiyle okumaya devam ettiğim bir kitaptı. Ancak ben ve benim gibilerin yani iç dünyası geniş olanlar tarafından kesinlikle okunması gerektiği bir izlenimini verdi. Başlarda böyle düşünerek büyük bir hevesle başladım. Ortalarda neredeyim ben moduna girdim. Normal sıradan aile hayatı olan Turgut'un yaşamına, iç ses Selimle devam ettiğim süre boyunca benim için daha anlaşılırdı. Anlamak için çaba sarf etsemde Selim yahut, Turgut olmadan anlayabileceğimden de pek emin değilim. Yazıların sıklığı kitabın uzun olmasının bir önem arz etmemesine rağmen en çok sinir olduğum noktaydı. Çünkü elime büyüteç alma fikrini çıkaramıyordum aklımdan. Memur Süleyman Kargı'nın ölümüne kadar kitapla daha anlaşmalı ilerledik hatta şiir okumayı seven çocuk uyanıklığını yalnızca Selim yapmadı. Çocukken öğretmenin zayıf noktalarını keşfedenlerden biri olma mutluluğu kitapta da kendime bir yer edinmemi sağladı. Artık kitaptaki karakterlerden biri olmuştum nihayet. Ancak dedim ya bu sadece Turgut ve Selim birlikteliğine kadar sürdü. Süleyman Kargı, Matematik terimleri, birinci şarkı, anlatılan Türkler tarihe de ilgisi vs. derken benim beyin devreleri firar. Ama nerde hangi noktadan sonra işte bunu da hiç bilmiyorum bence okuyan birçok kişi de benimle aynı fikirde. Beyin devreleri firar eden gençler adına selam olsun sizlere sevgili okurlar Allah yar ve yardımcınız olsun bizim için iş işten geçti artık. Bu saatten sonra ne beynimi aramaya çıkarım ne kitabı yarı yolda bırakırdım. Bundan öte tek gayem artık kitabın benim için bir beklenti oluşturmadığı gerçeğini göz ardı ederek yine de kitabın vermek istediği şeyleri almak için çabalamak olacak. "Bulamadım çare yüreğim pare pare Sonumu bilmiyorum" :) Sırf tarihi konulardan bahsediyor diye heyecanla okuduğum yaklaşık en az 15 sayfanın ciddi ciddi Süleyman Kargı'nın soyadının kökenine değindiği gerçeği şuan olmayan beynimi mahvetti. Ne yani şimdi biz onca sayfayı Süleyman Kargı'nın soy ismiminin nerden geldiğini anlamak için mi okuduk. Şey değil mi bu ya? Çok evlilik yapmış gündeki teyzelerden biri ilk eşiyle nasıl tanıştığını anlatırken lafın nerden ne ara neden son eşinden aldığı soy ismi anlatmasına geldiğini anlamayız ya o sayfaları okurken bende tam olarak öyle hissettim annesi tarafından zorla güne getirilmiş elinde yemek tabağı o teyzeyi dinlerken kaçıp gitme fikri çık aklımdan ayıp olur sonu gelsin bari diyerek devam kitaba. Neyseki 1 sene boyunca evden dışarı adım atmayıp arada kalan bazı aylarda güneşe aynı tepkiyi verdiğimizi bilmek solan ve ölen heyecanımızı canlandırmaya yetti. Benden daha dengesiz insanların varlığını bilmek ayrı bir onur. Yaşasın tam bağımsız psikolojisi pert ruh hastaları. "Güneşe çıktı. Güneş, gözünü acıttı bir süre sonra, perdelerini kapayıp Kelimelerin karanlığına döndü. Birtakım Kelimeler bağışladı onu; aralarında gene yaşamasına izin verdiler. Bu Kelimelerle birlik olup amansızca saldırdılar başka Kelimelere: aşağılayan, ezen, soluk aldırmayan Kelimelere. Yendi, yenildi; sonunda gene yenildi Kelimelere, Kelimelerle birlikte açtığı savaşta. Yalnızlık hep oradaydı." Aslında tam olarak bu muydu yazarın kaygısı birinci şarkıda da olduğu gibi anlaşılmak. Anlaşılmamak söylediği yaptığı her şeyi başkaları için değil de sadece amaçsızca kendi ruh halini yansıtmış kitaba. Yani bana göre size göre de siz ne görüyorsanız odur. Bu kitabın incelemesini yaparken de sanırım sizde istemsizce şu moda gireceksiniz AMAAANN NEYSE NE CAANIIIM BANANE, BANANE İSE SİZENE SİZDEN BANANEKİ BENDEN SİZENE!! Yok yok bu kitap tam benlik. Galiba deliriyorum ah şu gençlerdeki "Deliler" rolünde taktığımız huniyi bu kitabı okurken kullanacak"idim" *( daha kibar görünürüm de Turgut'un eleştirisine maruz kalırım hevesiyle) hunim nerde annee? Biçime, görünüşe verdiğimiz önem ne kadar kıymetliymiş dış görünüşüyle birinci şarkıyı eleştirirken içeriğini ne güzel atlayıp da bilimsel gerçekleri görmemişiz ya da görmüşüz. Gördük mü görmedik mi ben gördüm! Gördüm mü. Görmedim. Veee biliyordum yazar kaleminin hakkını vermiş her alanda bilgi sahibi değilse bile araştırıp öğrenip yazmış olması bende hayranlık uyandırdı. Postmedernizmin ilkelerinden olma özelliği taşıyor olması da ayrı bir heyecan katıyor kitabı okurken insana. Ve artık yine ağır kalemiyle tanıştığım yazarın nükteli tavırlarını mı seziyorum ben her an kötü bir eleştiri yapsam çıkıp niye okudun öyleyse derhal kitabımı elinden bırakır mısın ayrıca gidip neden araştırdın sen de dandin'i diye trip atacakmış gibi. Yahut ne demek ahh işte ben de bunu söylemek istiyordum istiyorum desem ama ben bunu kastetmedim ayrıca çok önemsemişsin diye mütevazi bir kimliğe mi bürünürdü yoksa beni mi eleştirirdi sezinleyemiyorum. Amacı sorgulatmak araştırılmasını sağlamak mı yoksa bir sürü soru ifadeleri ile okurda bir kargaşa yaratmak mı gerçekten anlayamadım. Mitleri dahi konu edinen bu kitapta daha neler çıkacak karşıma. Her telden vuruyor yüreğimi hoş geldin hayatıma gelemeyen hoş sözler. Vallahi ne güzel ya şu saatten sonra çıkaracağım tek ders var bu kitaptan anlaşılmak kaygısı taşıyamayacağım. Artık kitapta geçen her kelimeye şüpheyle yaklaşıyorum. "Kutlugun annesi Türk, Farsusun Rum, Dan dini"" Nedennnn? (Tam sırası arka fon: Vallahi tesadüf tamamen müzik listemin azizliğine uğradım.) "bunu senden ummazdım çok kırıldım ben sana bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı" Yok canım yok! Gerek yok okuduğum kırk sayfanın da hatrı bende çok. Kendi kendime triplere girdim. Max and Mary'i izleyenler de hikayeye çok takılmazdı gibime geliyor. İşte bu yüzden ben de herkesin kendi okuma zamanını destekliyorum.
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,5bin okunma
·
549 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.