Gönderi

232 syf.
9/10 puan verdi
Mahcubiyet ve Haysiyet’ten sonra yine bir lise öğretmeninin hikayesiyle karşımızda Dag Solstad ve yine Norveç’i anlatırken ülkemize dair de bir çok şeyi anlamamızı sağlıyor. Bu kitabı okurken bir çok yerde Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına romanını anımsadım. Aralarındaki ortak yönlerin zihnimde yarattığı çağrışımlar çok hoş olsa da şöyle bir fikir yakamı bırakmadı: Bir gün tek başına buna kıyasla çok daha iyi olmasına rağmen dünya çapında okunan neden bu kitap da “o” değil! Bu haksızlık! Belki böyle bir kıyaslama yapmam yanlıştı çünkü dünyanın iki ayrı ucundaki bu iki yazarın başardıkları şey gerçekten tartışma götürmez ama ülkemin yazarlarının kıymetinin bilinmemesine üzülmeden edemedim. Kitabımıza gelirsek, 1960’lı yıllardan 80’lere kadar uzanan geniş bir zaman diliminde dünyanın dört bir yanında esen komünizm rüzgarının Norveç’e etkilerini son derece canlı bir biçimde kurguya dönüştürmüş yazar. Kahramanın anılarını aktarmadaki samimi, dokunaklı ve yer yer ve esprili dili “işte tarih böyle anlatılmalı” dedirtiyor. Bazen ayrıntıların abartıldığını düşündüğüm ve gereksiz uzatılmış dediğim olaylar vardı. Pedersen’ın kişisel hayatıyla siyasi hayatının anlatımının dengesi çok kararındaydı. Kitabın son 20-25 sayfasını soluksuz okudum diyebilirim, ancak bu bölüme kadarki anlatı beni buna hazırlamış olmasaydı tabii ki bu heyecan vaki olmazdı. Son olarak diyeceğim o ki “Bir Gün Tek Başına”yı okumadıysanız bu kitabı okumaktan utanın !
·
769 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.