Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

180 syf.
9/10 puan verdi
·
15 saatte okudu
Yazar kimdir? : Knut Hamsun... 1859 yılı doğumlu Norveçli yazar. Hayatı tam bir mücadele ile geçmiş, açlıkla, sefaletle boğuşmuş ama hiçbir zaman kaleminin, kelimelerinin gücünden ümidini kesmemiş ve edebiyat tarihine altın harflerle adını yazdırmayı başarmıştır. Çobanlık yaparak geçirdiği çocukluğunu, annesinin ve babasının oldukça çekindiği rahip dayısının yanında sekiz yaşında eğitime başladı. Dört beş yıl ancak dayanabildi bu çetin savaşa. Çünkü dayısı oldukça çetin ve acımasızdı. Yine başka bir dayısının sayesinde bir tüccarın yanında tezgahtarlığa başladı. Sonra 17 yaşına kadar çerçicilik işi yaptı. Bu sıralarda ona en büyük faydasını sağladığı şey okuma aşkıydı. Okudukça susayan bir okuma açlığı yaşıyordu. On yedi yaşına geldiğinde okuduğu kitaplardan oldukça fazla şeyler öğrendi. O sıralarda ‘Esrarengiz Adam’ ve ‘Bir Karşılaştırma’ adında iki kitap yazdı ve ailesi hayretler içinde kaldı. Yazmak iyiydi ama ailesi artık bir zanaat öğrenmeli, bir baltaya sap olmasını istiyordu. Gazete ve dergilerde yazılar yazdı. Norveç’in ünlü yazarları ile tanıştı. Şimdi ki Oslo’da (Kristiana) çile dolu günleri oldu. Ki bu anılarından Açlık romanında bahsetti. Bu kadar acı çekmesine rağmen hiçbir zaman inancını kaybetmedi. Açlık romanını yazdığı zaman ilk kısımlarını yayınlaması için Politiken Gazetesi yazı işleri müdürlerinden Edvard Brandes'e götürdü. Brandes bu karşılamayı daha sonra şöyle anlatıyordu: "Ondan daha düşkün bir başka insan pek az görmüşümdür. Düşkünlüğü elbisesinin yırtık pırtık olduğundan değildi. Ya o yüzü!. Çok uzundu müsveddeler. Kendisine geri veriyordum ki, birdenbire kelebek gözlüğü gerisinde gözlerindeki ifadeyi gördüm." (Behçet Necatigil/Göçebe/ önsöz) 10 romanı ve bir hikaye kitabı olan ve 1920 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Knut Hamsun,1952 yılında hayata gözlerini yumdu. Kitaptan alıntı: 1. Alıntı: Saat üç olmuştu. Açlık enikonu dayatmaya başlamıştı;bitkindim; yürüyor, orada burada gizlice öğürüyordum. Yolu değiştirdim, aşevine gidip levhadaki yemek listesini okudum;salamura et ve domuz fümesi benim yiyebileceğim şeyler değil gibilerden poz alıp omuz silktim. Oradan istasyon meydanına geldim. Birdenbire acayip bir baş dönmesine tutuldum; yürüdüm, aldırmamak istedim, fakat çoğaldıkça çoğaldı; sonunda bir merdiven basamağına oturmak zorunda kaldım, içimde bir değişme uluyordu; bir şey kenara kayıyor, beynimde bir perde, bir kumaş yırtılıyordu sanki. Bir kaç kere derin nefes aldım, şaşkın olduğum yerde kaldım. 2. Alıntı: Rüzgar esiyor, gökte bulutlar hızla kayıp gidiyorlar, karanlık bastıkça serinlik artıyordu. Cadde boyunca hem yürüdüm, hem ağladım; kendime gittikçe daha çok acıyordum; defalarca tekrarladığım birkaç kelime, bir feryat, diner gibi oldukça göz yaşlarım yeniden akıtıyordu: "Rabbim, Allah'ım, ne kadar bedbahtım! Rabbim, Allah'ım, ne kadar bedbahtım!" 3. Alıntı: Servetimi saydın yeniden: Bir yarım çakı, bir demet anahtar; fakat tek metelik yok. Birden elimi cebime attım; kağıtlarımı çıkardım tekrar. Mekanik bir hareket, şuursuz bir sinir deprenişiydi bu. Temiz, yazısız bir kağıt aldım ve silindir biçimi bir külah yaptım; içi doluymuş hissini verecek şekilde iki ucunu dikkatle kapadım ve fırlattım kaldırıma doğru. Rüzgarın tesiriyle biraz daha uzağa sürüklendi, sonra durdu. Ve açlık başıma vurmaya başlamıştı. Oturduğum yerden, sanki çil gümüş paralarla şişkin, bu beyaz fişeğe bakıyor, külahın içinde sahiden de bir şeyler bulunduğuna, kendimi inandırmaya çalışıyordum. Dimdik oturuyor, kağıt fişekte kaç para olduğunu bilmeyerek iteliyordum kendimi. Doğru bildim mi, benimdi para! Küçük, minyon onluk öre'leri en altta; kenarları çentikli, iri kronları da onların üstünde hayal ediyordum. Madeni paralarla doluydu fişek! Oturduğum yerde gözlerimi dört açmış, kağıt fişeğe bakıyor, gidip bu paraları gizlice iç etmek için kendimi ayartmaya çalışıyordum. Derken polisin öksürdüğünü duydum. Aynı şeyi yapmak,aklıma nereden esmişti? Kanepeden kalktım ve öksürdüm, işitsin diye de üç kere tekrarladım öksürmemi. Bir gelse nasıl da atılırdı kağıt fişeğin üstüne. Bu oyun çok hoşuma gidiyor, keyfimden ellerimi ovuşturuyor, içimden ağır küfürler savuruyordum. Umduğunu bulamayacaktı. Oynadığım bu madikten sonra cehennemin dibine kadar yolu vardı keratanın! Açlık başıma vurmuş, beni sarhoşa çevirmişti. 4.Alıntı: Yağmurlarla ıslanmış bu caddelerde, gece yarıları, bir deli gibi koş, işin yoksa! Açlığın kemirişleri dayanılmaz bir hal alıyor, bende rahat huzur bırakmıyordu. Karnımı hiç değilse böyle doyurayım diye, tekrar tekrar tükürüğümü yutuyor, faydasını göreceğe de benziyordum. İş bu noktaya gelene kadar son haftalarda yiyecekten yana günlerim pek nasipsiz geçmiş, şu son zamanlarda enikonu kuvvetten düşmüştüm. Şansım yaver gitse de, şu veya bu manevra sayesinde elime beş kron geçirsem bile, bu para, yeni bir açlık devresi üzerime çullanmadan tamamen kendime gelebilmeme kadar, dayanmazdı bana. Asıl ne oluyorsa sırtımla omuzlarıma oluyordu; katı katı öksürecek yahut öne fazla eğilmiş yürüyecek olsam göğsüme saplanan burgunun acısına yine de bir an dayanabiliyor, ama sırtımla omuzlarımın sancısına aciz kalıyordum. Bahtınım hep kapalı oluşuna sebep neydi acaba? Yaşamak, başkaları kadar benim de hakkım değil miydi? Eski kitapçı Pascha, sevkiyatçı Hennechen kadar? Yoksa omuzlarım mı yoktu bir devin omuzlan gibi; iki kuvvetli kolum mu yoktu çalışmak için? Günlük ekmeğimi kazanmak için, Möller caddesinde odun yarıcılık bile aramamış mıydım? Tembel miydim? İş bulmak için didinmemiş, üniversite derslerine devam etmemiş, gazete makaleleri yazmamış, gece gündüz deli gibi okuyup çalışmamış mıydım? Bir cimri gibi yaşamamış, param fazlaca oldu mu ekmek ve sütle, param az olunca kuru ekmekle kanımı doyurmamış mıydım? Hiç parasız kalınca açlığa katlanmamış mıydım? Otellerde mi oturmuş, ilk katlarda ayrı daireler mi tutmuştum? Bir izbede; şu son kış içeriye yağan karlarla, bütün dünyanın boşlayıp kaçtığı bir teneke atölyesinde barınıyordum. Bütün bu olup bitenlerden, artık hiç bir şey anlayamıyordum hiçbir şey: Yoluma devam ederken hep bunları düşündüm; aklımda garazın yahut kıskançlığın yahut kıskançlığın zerresi yoktu, zerresi... Kitap hakkında: Andreas, Kristiania’da, kiralık bir odada yarı aç, sefil bir hayat sürmektedir. Gazetelerde arada bir yayımlanan yazılarından aldığı ücretlerle karnını doyurmaya ve yaşamaya çalışmaktadır. İş bulmak için başvurduğu yerlerden geri çevrilmektedir. Adam çoğu zaman parklarda kalmakta, yazılarını da sokaklarda yazmaktadır. Çok aç kaldığı zaman üstündeki eski püskü giysilerini satarak karnını doyurmakta, asla ve asla ideali olan yazarlıktan vazgeçmemektedir. Yapacak bir şey bulamadığında kıyafetlerini satmakta ve böylece bir kaç gün de olsa karnını doyurmaktadır. Öyle zamanlar olur ki açlıktan midesi guruldamakta, halsizlikten bir adım dahi atamayacak hale gelir. Bu aralarda sokakta birçok insan tanır. Bazıları Tangen’e acır ve ona yiyecek birşeyler vermeye de kalkar. Ama hiç bir koşulda Andreas bunları kabul etmez. Oldukça gururludur. Örneğin sokakta kaldığı bir gün bir polis karakolunda kendini ev anahtarını unutmuş bir gazeteci olarak tanıtır. Sabah evsizlere verilen yemek karnesinden gururundan almaz ve yine aç sefil yollara düşer. Çünkü onu ayakta tutan bir tutkusu vardır: yazar olmak. Devamlı taktığı kelebek bir gözlüğü vardır. Onu satmaya kalkar ama rehineci almaz. Satacak bir şey bulamayınca ceketinin dört düğmesini satmak ister ama adam bunu da kabul etmez. O sıralarda yazı yazmak için mum almaya gittiği bakkalda adam başkasının verdiği parayı, Andreas’ın verdiğini sanır ve paranın üstünü verir. Andreas o kadar açtır ki gururunu hiçe sayar ve parayı alır. Hemen kendine biftek ısmarlar ama midesi alışkın olmadığı için kusar. Yine aç kalarak yollara düşmüştür. Bir yerde köpekleri için kemik istediğini söyler. Kuytu bir yer bulup bu kemikleri kemirmeye başlar. Artık dayanmaya mecali kalmaz. En sonunda rıhtımda İngiltere’ye giden bir gemiye tayfa olarak yazılır. Artık hayallerini İngiltere’de gerçekleştirecektir. Sağlıcakla kalın. Keyifli okumalar diliyorum...
Açlık
AçlıkKnut Hamsun · Akçağ Yayınları · 200627,8bin okunma
··
3.125 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.