Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

170 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kitap yapısı itibariyle iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde bence en dikkat çekici nokta; suç ve ceza arasındaki orantısızlık oldu. Thomas More bu orantısızlığın daha iyi anlaşılabilmesi için hırsızlık suçunu ve bu suça verilen ölüm cezasını örnek mahiyetinde ele almıştır. Bu kapsamda olmak üzere; hırsızlık suçuna verilen ölüm cezasının çok ağır olduğunu fakat böylesine ağır bir cezanın dahi insanları hırsızlık yapmaktan alıkoymadığını, bunun altında yatan sebebin ise sosyo-ekonomik sorunlar olduğunu, buna bir çözüm üretilemediği müddetçe sorunun özüne inilemeyeceğini ve hırsızlığın önlenemeyeceğini, muhtaç konumdaki insanın ne pahasına olursa olsun, canını dahi hiçe sayarak, hırsızlık suçunu işlemeye devam edeceğini, böyle bir suça ölüm gibi oldukça ağır bir ceza verilmesinin insanları başka suçları işlemeye de teşvik edebileceğini, en basiti hırsızın mağduru öldürmek suretiyle yakalanma olasılığını azaltabileceğini, hırsızlık ve öldürme suçlarının ikisine de ölüm cezasının öngörülmüş olması nedeniyle hırsızın artık insan öldürmeyi de göze alabileceğini, çünkü bu durumdaki kişilerin her hal ve koşulda zaten idam edilecekleri için artık kaybedecek bir şeylerinin olmadığını ifade etmiştir. Suç; en yalın haliyle toplum düzenini bozan bazı davranışların devlet gücü tarafından yasaklanması ve ihlali durumunda da failin ceza adı altındaki birtakım müeyyidelere maruz bırakılmasıdır. Esasında ceza hukukundaki asıl gaye; kişiyi işlemiş olduğu bir suç nedeniyle cezalandırmak değil, caydırıcılık unsuru sağlayarak kişinin o suçu işlemesini önlemeye çalışmaktır. Çünkü teorik olarak suç ile mücadeleyi ağır cezalar vererek değil ancak caydırıcı cezalar vererek sağlayabilirsiniz. Thomas More' un ikinci bölümde vurgulamış olduğu en önemli nokta ise; özel mülkiyet eleştirisi ve paraya haddinden fazla verilen değer üzerine olmuştur. Bu bölümde özel mülkiyet nedeniyle bütün zenginliklerin azınlıktaki bir kesimin elinde toplanacağını, geri kalan çoğunluğun ise aç ve mutsuz olacağını, azınlık kesimin en fazla mülkiyeti elde edebilmek için her yolu deneyeceğini, hatta bunun sonucu olarak 2 türlü adalet sisteminin oluşacağını, birisinin sadece yoksul kesimlere uygulanan katı bir adalet sistemi, diğerinin ise zengin ve saygın kesime uygulanan keyfi bir adalet sistemi olacağını ifade ederek Ütopya adasında yaşayan insanların özel mülkiyete ve paraya hiç değer vermediklerini, çalışma ve iktisadi hayatlarını buna göre dizayn ettiklerini, bu kapsamda olmak üzere hakkaniyetli bir iş bölümü çerçevesinde herkesin dürüst bir şekilde toplum yararına çalışarak ülkesini kalkındırdığını, bu sayede ülkenin öz kaynaklarını kullanarak kendi kendisine yettiğini, kimsenin işten kaytarmaya çalışmadığını, paraya, altına, inci ve mücevherlere, lüks kumaş ve kıyafetlere değer vermediklerini, hatta parayı kötü bir şey gibi ve kölelere layık bir meta olarak gördüklerini ifade etmiştir. Günümüz şartlarında paranın ve mülkiyetin önemsiz olduğu bir dünyanın gerçekleşmesi imkansız olduğuna göre, Thomas More' un bu kitabıyla bizi götürmüş olduğu diyarlar gerçekten de birer ütopyadan, yani gerçekleşmesi imkansız bir düşünceden öte bir şey değildir.
Ütopya
ÜtopyaThomas More · Bordo Siyah Yayınevi · 201020,4bin okunma
·
97 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.