İNSAN EN CANALICI HİKAYEDİR“Sessizlik olur.
Ve sessizlik devam eder.”
Masumlar kitabının son cümlesi. Aslında ilk cümlesi beni çok etkilemişti. İlk cümlede kendimden o kadar çok şey görmüştüm ki, kitabın son cümlesiyle içimdeki sessizlik, sessiz çocuklukta devam etti.
Masumlar romanı şu cümle ile başlıyor: “Benim vatanım çocukluğumdu ve ben büyüdükçe uzaklaştım ondan, uzaklaştıkça da o büyüdü içimde.” Çocukluk birçok insanın yarasıdır. Kitabın kahramanı ve anlatıcısı Brani Tâwo’nun da yarasıdır bu. Bir taraftan çocukluğunun şekillenişine sebep olan köyündeki olaylar, diğer taraftan yetişkin olarak evinden ve ülkesinden uzakta yalnız ve uykusuz bir yaşam. Burhan Sönme ustaca geçmiş ve şimdi arasında bir mekik dokuyarak Brani Tâwo’yu anlatır bize.
Hayta nedir? Geçmiş nedir? Yaşamı ne oluşturur? İnsanın tarihi nerde başlar, nerde biter ve tümü nedir? Burhan Sönmez Masumlar romanında bu soruların cevabının biz okurlara hikayeler olduğunu söyler. İnsan hikayelerden ibarettir. Her anı, her yaşı, her zamanı bir hikayedir. Buna bakarak şunu çok rahat söyleyebiliyorum: İnsan kendisinin hikayesidir. İnsan bir hikayedir. Zaten insanın varoluşuna baktığımızda karşımıza bir hikaye çıkmıyor mu? Tanrının yazmış olduğu bir hikaye!
Hikayeleri güzel kılan her zaman anlatıcıdır. Anlatıcının bir hikayeyi hangi kelimeleri kullanarak anlatmasıdır. Hatta kitabın bir yerinde, yanlış hatırlamıyorsam, biri Brani Tâwo’dan hikaye anlatmasını ister. O aslında anlatacağı hikayeyi biliyor, sadece bu hikayeyi hangi kelimeleri kullanarak anlatacağına karar veremiyor ve zorlandığı kısımda bu oluyor. Kelimeler ve onların güçlü anlamları, tınıları bir hikayeyi bambaşka bir hale dönüştürebiliyor. Brani Tâwo nenesi Kewe’den dinlemiştir köyüyle ve annesi ile ilgili hikayeleri.
Burhan Sönmez çok başarılı bir şekilde kendi yaşamının deneyimlerinden yararlanarak, birazda otobiyografik bir romanda diyebiliriz, bize nenesinin hikayelerinde anlattığı masumların (Kewe anlattığı hikayelerdeki herkese masum der) bugünde de yaşadığını söylüyor. Nitekim Brani Tâwo ve Feruzeh masumdurlar. İkisini İngiltere’de birleştiren de yine hikayeler oluyor. Birbirlerine sığınıyorlar. Kitabın sonlarına doğru anlatıcı, “İnsan insanın en iyi sığınağıydı.” Diyor. Birçok açıdan doğru bir söz ama doğru insanı bulan insan için.
Kitabın bölüm başlıklarını ayrıca çok beğendim. Kitabın çoğu diyaloglardan oluşuyor. Ama bu diyaloglar tüm kitap boyunca hep çok başarılıdırlar. Yer yer düşündürtmeye sürükleyebiliyor okuyucuyu. Yine de kitabın en beğendiğim bölümü Wittgenstein Bütün Ruhların Yolu bölümü oldu. Kitap kahramanı Brani Tâwo’nun iki mezarcıyla olan diyalogları, beyaz mantolu kadınla olan diyalogları çok başarılıydı. Kitapta bu bölüm ayrı bir yer tuttu benim için.
Burhan Sönmez’in okuduğum ikinci kitabı. İstanbul İstanbul kitabı kadar olmasa da Masumlar kitabını da çok beğendim. Burhan Sönmez’e ise ayrı bir hayranlık duydum. Onunla aramda benzerlikler çok fazla buldum. Zaten bir yazarı da bize sevdiren bu değil midir? Benzer ideolojileri, benzer fikirleri paylaşıyoruz. Bütün bunlar bir yana Burhan Sönmez’in ne kadar çok okuyan, araştıran bir yazar olduğu iki kitabında da hemen hissettiriyor kendisini. Bence çok ince bir ruhu var. Diğer kitaplarını okumak için sabırsızım.
Kitabın büyüsünü bozmamak çok fazla detaya girmedim. Ama bence kesinlikle okunması gereken bir kitap. Okumayı düşünenler hiç beklemesin. Her ne kadar kitapta “Tembellik güzel bir günahtır,” dese de yazar, siz okular bu güzel tembelliğin cazibesine çok kapılmayın. Bekletmeyin okuyun.