Devlet otoritesinin zayıf hatta yer yer hiç olmadığı durumlarda, adaleti sağlamak çakırcalı efe gibilere kalıyordu o zamanlar. Onlar da vicdan ve ahlaki değerleri doğrultusunda bir boşluğu dolduruyorlardı.
Bu gibi pek çok eşkiyalık motifli hikayeler çok değil, bundan 100 yıl evvel bir Anadolu gerçeğiydi. Yaşar Kemal'in anılardan derlediği bu kurgu-destan öykü de oldukça çarpıcı bir anlatım sunuyor okura.
Merkezi otoritenin güçlenip devletin şiddet tekelini paylaşmaya istekli olmadığı bir dönemde de soydaşım olan bir abhaz komutan tarafından etkisiz hale getirilen tepeden tırnağa Anadolulu bir efe'nin ibretlik hikayesi kalıyor geriye.
Arnavutlara olan kininin sebebini anlayamadım yalnız. Birinin arnavut kanı taşıması kellesinin alınması için yeter sebep çakırcalı için. O kadar sıradan bir şey ki, "bir kaç Arnavut öldürdükten sonra" diye devam eden kısımlar hatırlıyorum. Sanırım en son bağımsızlığını ilan eden millet olarak nefretini kazanmış Arnavutlar efenin. İlginç...
Yaşar Kemal'in usta kaleminden akan coşkun betimlemeleriyle okunası bir destan. İyi okumalar...