Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Grenard ise “Osmanlıların tarihini kavrayabilmek için, onları Doğu Roma’nın ikinci kurucusu saymak gerekir. Nitekim girişimlerine Rumeli dedikleri Avrupa coğrafyasından başlamışlardır. Osmanlı hanedanı ile yeni bir Avrupa imparatorluğu sahneye çıkmıştır. Osmanoğulları ailesinin Roma imparatorlarının yerini aldığını dile getiren Chalcondyles ve Kritovulos gibi birçok Bizans tarihçisi, Osmanlıları Roma’nın yasal varisleri olarak değerlendirmişlerdir.” demektedir. Doğu Roma coğrafyasına hâkim olduktan sonra sıra Batı Roma’ya da gelmiş ancak Fatih Sultan Mehmed’in ani ölümü bu büyük projeyi engellemiştir. Bu ideal onun halefleri tarafından devam ettirilmemiştir. Bunda tabii ki değişen şartların ve konjonktürün de etkisi vardır. Fatih döneminde Osmanlı sarayında Müslüman nedimlerin yanı sıra İtalyan ve Bizanslı bir danışman kadrosu da göze çarpmaktadır. Bu danışmanlar aracılığıyla padişah, hem Rönesans kültürünü hem de Roma tarihini yakından tetkik etmiştir. Rönesans üzerine önemli çalışmaları olan Paul Faure’ye göre, Rönesans 1453’te İstanbul’un fethiyle başlar. Rönesans döneminin ideal hükümdar tipi olarak idealize edilen Fatih, Avrupa’da olduğu gibi Rusya’da da övülmüş ve yüceltilmiştir. Rusya Tarihi uzmanlarından Akdes Nimet Kurat’ın, Rusya Tarihi isimli kitabında aktardığı üzere; “1560 yılında Rus edebiyatçı Perevetov, Çar IV. İvan’a sunduğu, ‘Sultan Mehmed’e Dair’ isimli kitabında, Fatih’i çara örnek bir filozof, devlet, siyaset ve askerlik adamı olarak göstermiştir.” İngiltere’de 1594-1749 arasında Fatih’i konu alan 6 piyes kaleme alınmıştır. Bizanslı tarihçi Kritovulos eserini Fatih’e takdim ederken; “Allah’ın iradesiyle muzaffer galip, yenilmez, deniz ve karaların efendisi, hükümdarların hükümdarı, imparatorların en büyüğü Mehmed’e” ifadelerini kullanmıştır. Eserlerini Sultan Mehmed’e takdim eden Latin yazarlar arasında Françesco Berlinghieri ve Roberto Balturia da vardır. Ayrıca Stefano Emiliano da sultanın ölümüne bir mersiye kaleme almıştır. Fatih’e takdim edilen şiirlerin en meşhuru ise Giovanni Maria Fielfo’nun 4706 mısralık Latince şiiridir. İtalyan şairler bu gibi şiirlerinde Rönesans’ın büyük mesenlerinden olan Sultan Mehmed’i gönülden selamlamakta ve parçalanmış siyasi yapısıyla bilinen İtalya’yı birleştirecek güçlü bir lidere ihtiyaçlarını dile getirmekteydiler.. Fatih döneminde imparatorluk bütçesinin giderleri ciddi şekilde artmıştır. Fethedilen İstanbul’un yeniden kurulması, şehrin imarı, iskânı, şenlendirilmesi ve kalkındırılması maksadıyla girişilen inşaat faaliyetleri için yapılan harcamalar büyük meblağlara ulaşmıştır. Diğer taraftan, son derece enerjik ve yorulmak nedir bilmez bu padişahın, 30 yıl boyunca giriştiği savaşlar ve seferler de harcamaları büyük boyutlara taşımıştır. Fethedilen bölgelerin korunması için kalelerdeki asker miktarıyla, yeniçerilerin sayısının artırılması, asker maaşlarına yapılan zamlar, ordunun savaş malzemelerinin ve silahlarının devamlı yenilenmesi neticesinde giderler epey yükselmiştir. Tüm bu masrafları karşılamak için yeni gelir kaynakları bulmak mecburiyetinde olan padişah, devletin ve halkın imkânlarını son kerteye kadar kullanmaktan çekinmemiş, bu doğrultuda radikal önlemler almıştır. Onun bu sert tedbirleri, halk arasında derin bir hoşnutsuzluğa sebep olmuştur. Fatih’in gelir artıcı önlemlerini şöyle sıralayabiliriz: Saltanatı süresince yaklaşık her beş yılda bir dolaşımdaki akçeleri toplayarak beşte bir eksiğiyle değiştirmiş, böylece bir nevi nakdî servetleri vergilendirmiştir. Sabun, tuz, mum gibi zaruri ihtiyaç maddeleri üzerinde tekeller oluşturup mukataaya vererek, hazineye çok büyük gelirler sağlamıştır. Vakıf ve mülk toprağı haline gelmiş bulunan eski mirî arazileri, tapularını iptal etmek suretiyle yeniden mirî toprağa dönüştürmüştür. Bu arazileri tımar olarak dağıtıp sipahi sayısını artırmayı amaçlamıştır. Fetihten sonra devlet malı sayılan gayrimenkuller, taşradan şehre göçü teşvik etmek için, İstanbul’a gelen ahaliye bağışlanmış ise de bu emlak üzerine de sonraları mukataa yani kira konmuştur. Merkezî hazineyi güçlendiren bu radikal önlemler geniş halk kitleleri, ulema, tarikat ehli ve tüccarlar arasında derin bir memnuniyetsizlik hâsıl etmiştir. Bu hoşnutsuzluk sebebiyle Fatih Sultan Mehmed’in vefatından sonraki taht mücadelesinde kamuoyu ve devlet ricali, babasının politikalarının takipçisi olarak gördükleri Cem’i değil diğer oğlu Bayezid’i desteklemiştir.
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.