Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

304 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
SİNEKLİ BAKKAL ÜZERİNE Sinekli Bakkal, Abdülhamit’in baskı yılları ve 1908 devrimiyle kapanan bir dönemi anlatan romandır. 1936’da İngiltere’de bir Atatürk muhalifi olarak yaşarken ve İngilizce kaleme alınmış bir eserdir. Yazıldığı dilde okunabilmesi ve en önemlisi anlaşılabilmesi için tüm dinlere hoşgörü ile yaklaşan Mevlevi Şeyhi Vehbi Dede gibi yalnızca Halide Edib’in muhayyilesinde olan tiplerle zenginleştirilmiş. Mevlevilerin zikir törenleri, batılıların gözünde raks ve efeminen bir ayin görseli ile müzik eşliğinde sunulduğundan, hoşgörü timsali Müslümanlar olarak lanse edilmeye en uygun tarikat olduğunu düşünen Halide Edip Türkiye’deki rejimi böyle tekkeleri kapattı düşüncesindedir. Mesnevisinde benim hiçbir yerinde rastlamadığım hoşgörü fikirlerinin kendine mal edildiği Mevlâna bu zikir törenleriyle Halide Edib’in ve batılıların gönlünü çeldi. Halide Edip’in Mevleviliğinde kitabi hiçbir ize rastlamayız romanlarında, doğru dürüst bir alıntı yoktur hoşgörülü Mevlâna’dan. 2000’li yıllarda Elif Şafak, bu açığı fark edip kendi yaşam ilkelerini romanına Mevlevilik ilkesi olarak koymayı akıl edecektir. Tesadüfen o da kitabını İngilizce yazmıştır. Halide Edip, 31 Mart Şeriat ayaklanmacılarının linç etmek istedikleri ve ismiyle aramalarına rağmen bulamadıkları için öldüremedikleri sembol kadınlardandır. Kendini her zaman Müslüman Demokrat olarak tanımlayan ve İslam’a kendince bir takım hoşgörü sembollerini Mevlevilik kanalıyla monte edenlerin ve batıda laiklik vurgusunu seven Türkler nezdinde başarıya ulaşmış bir yazarımızdır. Yaptıklarının Müslümanlıkla ilgileri tartışılır. İşte Sinekli Bakkal’ın Peregrinisi Halide Edip’ten duyduğu hoşgörülü Müslümanlığı hemen benimser ve Rabia’ya aşkını Osman olarak sunar, kendi ismi ile neden Müslüman olamadığını bile sorgulamaz. Fransa’da büyük servete malik olduğundan evlenince hiç değilse karısını da rahat ettirmek için boğazda bir yalıda yaşayalım der Rabia’ya Rabia dinine hakaret olarak algılar bu durumu ve Sinekli Bakkal’da yaşamaya ikna eder Osman’ını. Ancak büyük tavizi yemekleri yerde yemek istemeyen Osman’ın eve masa alma kararını güçlükle kabul buyurarak verir Rabia. Osman mahalle yaşamını o kadar sever ki her akşam mahallenin kabadayısı Sabit Bey Ağabey’i -ki Rabia’ya bir ara zorla sahip olmak istemiş ama başaramayınca bu güzel hafız kızın koruyucusu olmuş mahallenin tulumbacısı- ile görüşüp sohbet etmeden evine uğramaz. Bu bir Sinekli Bakkal geleneğidir her erkek Sabit Bey Ağabey’in işlettiği kahveye uğrayacak, oradan da evine gidecek. Roman’ın gerçek hayatta pek karşılığı olmayan tiplemelerinden birisi de Kız Tevfik’tir. Karagöz oynatır, Meddahlık yapar ve kadın kılığında gösteriler yapar. Hepsi tamam da kadın kılığına girince toplum içerisine girebilir mi? Rabia’nın iftihar edeceği bir baba olabilir mi? Neyse ki öyle şeyler yapmaması için kulağı çekilir sonra da sürgün edilir İstanbul’dan. Bugün bile çengi oynatmak televizyonda yasaktır. Ama Halide Hanım Avrupalılara hoşgörülü Müslüman toplumu anlatacak ya, Abdülhamit bu hoşgörülü topluma rağmen sürüyor zavallı Kız Tevfik’i. Oysa biz biliyoruz ki mahalle Kız Tevfik’leri Abdülhamit’e bırakmaz, ondan önce linç eder. Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmaz. Romanımızda, kölelikte yumuşatılarak anlatılıyor: Kanarya kölecilerden alınan çok güzel bir Çerkez cariyedir. Selim Paşa Konağında baş köşede müzik, dil, nakış, dikiş dersleri alır ve Abdülhamit’e zamanı gelince sunulmak için yetiştirilir. Zira bilinir ki Abdülhamit’in sevgisini, güvenini kazanmak zordur onun en düşkün olduğu yanı da Çerkez cariyelere dayanamaması ve haremini bunlarla doldurmasıdır. Küçük yaşta zorla kaçırılarak getirilen köle kızları büyüyünce de güzelliğini muhafaza ederse saraylara, paşa konaklarına giriyorlardı ama pek çoğu da rezil olup gidiyordu. Kaldı ki paşaların ya da padişahların saraylarına da isteyerek gelmemişti bu kadınlar. Günümüzde bu alınıp satılan köleleri bile yücelten ve biz köleleri alıp sultanlarımızla, paşalarımızla evlendiriyorduk diye öven akademisyenler var. Rabia’nın dedesi, İlhami Hoca Halide Edip’i 31 Mart’ta öldürmek için arayan İslamcılara benzer bir tiptir. Bu toplumda şimdi bile televizyonlarda her gün çıkıp dini anlatan kişiler gibidir ve her yönüyle gayet güzel resmedilmiştir. Mahallelerde bildiğimiz cami hocalarımızdandır. Ancak Halide Edip bu hoca tipini mahallelinin pek ilgi göstermediği, takmadığı bir adam olarak sunar. Oysa Müslümanların asıl takmadıkları Halide Edip gibi Müslümanlardır. Kurtuluş Savaşına Onbaşı Halide olarak katılan ve cephede aktif olarak çalışmak isteyen Halide’ye en çirkin iftira ve dedikoduları yapanlar 2. Gruba mensup çoğu da hoca olan mebuslardı. Baş kişimiz Rabia ise ilk derslerini dedesinden almış bu yönüyle anlamadığı Kuranı güzel sesiyle ve ezbere okuyarak hem para kazanıyor hem de ibadet ettiğine inanıyor. Kültürel Müslümandır yani bazı geleneksel davranışları din olarak benimsemiş çoğunluğun ortalama düşüncesindedir. Müzik dersleriyle dinsel dünyanın dışını da görmüş, daha sonra da piyano çalmaya başlamış en azından farklı bir müzikle tanışarak, farklı bir dünyayı da tanımıştır. Halide Edip gibi babası yaşındaki hocasına aşık olmuştur. Kocası Hristiyanlığı en iyi bilen rahip sınıfından olmasına rağmen o dini bırakıp, yıllarca dinlere bigâne yaşarken, sadece Rabia’ya olan aşkından değil gerçekten inanmaya değer bir din olduğuna inanarak Müslüman olmuştur. Peregrini, doğu batı çatışmasının doğu lehine çözümlenmiş halidir. Bu İslam Halide Edip’in kafasındaki terakkiye engel olmayan İslam’dır. Tüm İslam dünyasının kahir ekseriyetinde gördüğümüz kitapta İlhami Hoca ile temsil edilen İslam değildir. Halide Edip’e göre Kurana, Hadise kısacası şeriata bağlı ve 1400 senedir yaşanan şeyler İslam değildir. Mevlevi tekkelerinde zikir yapmak, ney çalmak, bazı hikmeti kendinden menkul sözler sarf etmektir İslam. Ancak İslamcılarda Halide Edip’in bu inanışına: Erbakan’ın deyimiyle “patates dinidir” diyorlar. Sinekli Bakkal, anlatıldığı dönemden kırk sene sonra kaleme alınmış. Yani bugünden düne bakarak yazılmış bir kitap. Radikal değişikliklerin karşısına Mevlevi Tekkelerini, geleneklerin güzelliğini, bizde de tiyatro, dans, müzik vardı hatta kadın vardı diyerek kendisinin muhalif olduğu Mustafa Kemal devrimlerinin gereksizliğini zımnen anlatmaya çalışan tezli romandır.
Sinekli Bakkal
Sinekli BakkalHalide Edib Adıvar · Atlas Kitabevi · 198418,5bin okunma
·
136 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.