Leyla ile Mecnun, özellikle divan edebiyatında o kadar çok tekrarla işlenmiş ki, orjinalitesi hem tartışma götürmez bir baskınlığa sahipken, mazmunlarda sıklıkla bahse konu edilmesi yeni hikaye ve konular bulunmasının da bir açıdan önüne geçmiş. Çok fazla şerh düşülen eser olması o eserlerin aşılamamasının da ispatı aslında. Simyacıda da bundan izler var... "Arap Geceleri" veya "Binbir Gece Masalları" koleksiyonlarında benzer hikayeler var mesela, yani simyacının hazineyi bulması metaforundaki gibi hatta çok çok benzerleri. 1850 li yıllardaki endüstri devrimi sonrası geçmişe özlemimiz daha da arttı. Mekanik, metal dünyalarımız kapana kısılmışlığımızı daha da arttırdı. Belki de hayal dünyalarımız bu yüzden yeni, orjinal Leyla'lar üretemiyor. Haaa uzatmadan bir de ucuz yayıncılık konusunu unutmayalım. Yayıncılar yazara 3 kuruş telif ödememek için eski 150-200 hatta bin yıllık eserleri tekrar tekrar basmaktan usanmıyorlar. Mühendislerin pazarcılık yaptığı ülkede aç karnına sanat ve edebiyat icra etmek de bir yere kadar oluyor tabii ki. Üretkenlik, sanatsallık da refah işi bir yerde...~