Gönderi

Güneşi Uyandıralım
"Pencereden bak, Zeze. Hava ne güzel. Gökyüzü masmavi, bulutlar birer küçük koyunu andırıyor. Tam göğsündeki küçük kuşu özgürlüğe kavuşturduğun günki gibi." "Özellikle de güneş, Zeze. Tanrı'nın güneşi. Tanrı'nın en güzel çiçeği. Isıtan ve tohumları yeşerten güneş. Her şeyi olgunlaştıran güneş. Güzel değil mi Zeze?" "Güzel." Tanrı'nın güneşi bu denli güzelse sen bir de ötekini düşün." "Hangi öteki güneşi, Adam? Çok büyük olan bunu tanıyorum bir tek?" "Daha büyük olan bir başkasından söz etmek istiyorum. Yüreğimizde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimizi de uyandırmak için göğsümüzde uyandırdığımız güneşten" Hayranlık içindeydim: "Adam, sen şairsin de, öyle değil mi?" "Hayır. Sadece güneşimin önemini senden önce sezdim." "Ya benim ki?" "Seninki, Zeze, hüzünlü bir güneş. Yağmur yerine göz yaşlarıyla çevrilmiş bir güneş. Olanca yeteneğini ve gücünü keşfetmemiş bir güneş. Senin tüm anlarını henüz güzelleştirmemiş bir güneş. Küçük, bir parça da mızmız bir güneş" "Ne yapmam gerekiyor?" "Pek az şey. İstemek yeterli. Ruhun pencerelerini açmalı ve fırsat tanımalısın nesnelerin müziğinin içeri girmesine. Sevecenlik anlarının şiirinin içeri girmesine. . José Mauro de Vasconcelos
·
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.