Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Kötü insan mı insandaki kötülük mü? Kötü insan dediğimizde, içinde iyilik izleri bulunmayan, ruhunu şeytanla işbirliğine sürüklemiş, kendi iyi olma halini diğer herkesin kötülüğünde arayan, yaptığı eylemin farkında olan bir karakter gözümüzde canlanır. İnsandaki kötülük dediğimizde ise, daha detaylı çıkarımlarda bulunabiliriz. Kötülük yaptığının farkında olan ile olmayan insanları farklı şekilde incelememiz gerekir. Ayrıca insanın "neden" kötülük yaptığı ile ilgilendiğimiz gibi "ne şekilde" kötülük yapmayı tercih ettiği ile ilgilenmemiz gerekiyor. Çünkü ilki, insanın ruh halini ya da tavrını yansıtırken ikincisi yani kötülük yapma şekli, O'nun ahlaki değerleri ile zekasını gösterir. Bu sebeple "kötü" diyerek doğrudan tescillemek yerine biraz daha detaylıca üzerinde düşünüp hareket etmemiz gerektedir. Ancak Psikoloji ya da psikiyatride "kötülük" olarak ayrıca tanımlanan bir hastalık ya da rahatsızlık durumu bulunmuyor. Yazar Scott Peek bu eksikliği görüyor ve kitabı yazmaya başlıyor. Kitap, 5 farklı olayı içeriyor. Bu olaylardan 4 tanesi, psikolog yazar Peek'in bizzat kendi terapileri esnasında karşılaştığı danışanlarının hikayesini anlatıyor. Bir tanesi ise ABD'nin, Vietnam Savaşı'nda işlediği savaş suçlarından bir tanesini ele alıyor: My Lai Katliamı. Katliamı kısaca anlatmak gerekirse, ABD, çıkmaza girdiğini, bataklığa saplandığını anladığında, 500'ün üzerinde sivil vatandaşı katletmişti. Detaylı bilgi için bakmak isterseniz dunyabulteni.net/belge-tarih/my-... My Lai katliamına karışan ABD askerlerinin tamamı kötü insan mıydı? Ya da bu katliama kim izin vermişti? ABD hükümeti? Pentagon? Genel Kurmay? Hepsinin bu katliam için mantıklı sebepleri vardır elbet. Ancak mantık, her şeyi açıklamaya yetmiyor. My Lai katliamına karar verenler ve kararı uygulayanlar, yüce bir gaye uğruna savunmasız insanları öldürebileceklerine inanmışlardı. Yazara göre bu durum, "toplumsal sorumluluk" ile açıklanabilirdi. Ama bu durumu açıklamadan önce, stres altındaki insan davranışlarını hatırlayalım. Küçük bir diş ağrısı ya da yanık sonucunda, fiziksel ihtiyaçlarımız sekteye uğradığında, belki haklı olarak küçük çocuklar gibi mızmızlanırız. Yemek yiyemez ya da uyku uyuyamaz duruma geldiğimizde, hayatımızdan aldığımız keyif asgari seviyeye iner. Bir de My Lai katliamına katılan ABD askerlerinin psikolojisini düşünelim; uzun süren bir savaş, yatacak doğru düzgün bir yer yok, gıda ve hijyen konusunda yaşanan ciddi sıkıntılar, iklim şartları ve sinekler. Bu şartlarda savaşan askerler, tüm ahlaki kaideleri çiğneyerek sadece kendi benliklerine odaklanıp başka her şeye kendilerini kapatmış olabilirler miydi? (Kitabın bu kısmında az kalsın katliamı yapan askerleri haklı bulacak oluyor insan. Doğru kullanılmadığında başta bilim olmak üzere medyanın ne kadar da tehlikeli olduğunu görüyoruz :))) ) Diğer hikayeler ise, biraz önce dile getirdiğimiz gibi, danışan vakaları olarak gözümüze çarpıyor. İlk vakamızda şeytanla anlaşma yapan George ile tanışıyoruz. Kendisi pazarlamacı ve üç çocuk babası. Ancak ufak detayları kafaya takan olağanüstü titiz ve düzenliydi. Bir de güneşin battığı vakitlerde üzgün ve kederli oluyor. Bazı zamanlarda aklına gelen düşünceler yüzünden hayatı felç olmuştu. Bu düşüncelerden bir kaç tanesi "55 yaşında öleceksin, 45 yaşında öleceksin" tarzı düşüncelerdi. Psikolog Peck, George yardım edebilecek miydi, eğer ederse bunu nasıl başaracaktı? 2.Bölümde kötülüğün psikolojisine yolculuk yapıyoruz. 15 yaşındaki Bobby ve ailesinin hikayesi oldukça şaşırtıcı, ailesi Bobby'ye bir tüfek hediye etmişti. Evet bir tüfek.. Diyelim ki bunu normal karşıladık, peki Bobby'nin abisi bir tüfekle başına ateş ederek intihar etmişse bu durumu nasıl karşılarız? Ve Bobby bu durumu nasıl karşılamıştır? 3. bölümde Roger ve ailesiyle tanışıyoruz. Roger da on beş yaşlarında bir çocuktur. Varlıklı bir ailede sorunsuz bir hayat yaşıyor gibidir ancak evinden çok uzaktaki bir yatılı okulda okumak ister. O'nu bu isteğe sevk eden şey neydi? 4. bölümde Charlene ile tanışıyoruz. Charlene, psikolog Peck'in karşılaştığı en sorunlu danışanmış. Ve sanırım libidosu da en yüksek olan. Zira Charlene, sık sık Peck ile yatmak istiyor. Aslında terapiste aşık olan danışanlara sık sık rastlarız. Ancak çoğu danışan bunu gizler. Terapisti ile yemek yemek isteyen bir gece birlikte olmak isteyen danışanlar biraz daha cesur olup bunu dile getirebilir ancak yatmak isteyen, bunu dile getiren ve bunun olması için çok fazla emek harcayan danışanlara çok sık rastlanmaz. İşte Charlene bu şekilde davranacak kadar yanlış bilince sahip bir hastaydı. Bakalım O'nu bu şekilde davranmaya iten sebepler neydi ve tedavisi nasıl oldu... Son bölümde ise Tehlike ve Umut'u yaşıyoruz. Bu bölümde konuyla ilgili söylemek istediklerini, bir takım örnekleme ve araştırmalarla dile getiriyor Peck. İnsanı derinlemesine ve en yoğun biçimde incelemeyi dünya tarihinde başarmış ilk insan olarak Freud'a ve O'nun psikanalizine övgülerde bulunuyor. Ancak kötülük ve kötü alanları üzerine henüz psikoloji bilimi bir açıklama getiremedi. Yani, bu alanla ilgilenmedi. Birçok tanı ve tedavi şekli olmasına rağmen kötülük ile ilgili herhangi bir tanı olmaması, Peck'i haklı çıkarıyor. İncelemeyi, Sayfa 212'de yazan bir metinle tamamlamak istiyorum; "Sağlıklı ruh halini adalet, insanlık ve başka insanları anlama ve sevme kapasitesiyle ölçeriz. Barbarlık, çılgınlık ve yıkıcılıktan korunmak için bu dünyanın aklı başında insanlarına güveniriz. Şimdi anlıyoruz ki en tehlikeli olanlar, sağlıklı görünenler. Aklı başında olduğunu sandığımız insanlar tarafından yapılan füzelerin ateşleme düğmelerine en küçük bir tedirginlik duymadan basanlar, yine sağlıklı olduğunu düşündüğümüz insanlar."
Kötülüğün Psikolojisi
Kötülüğün PsikolojisiScott Peck · Kuraldışı Yayınları · 2003173 okunma
··
1.221 görüntüleme
Gözde arslan okurunun profil resmi
Kitabı hiçbir yerde bulamadım ama PDF i vs var mıdır acaba yardımcı olabilir misiniz ?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.