Kimileri sevdiğinden aldığı samimi ve sıcak bir öpücük ile uyanır,
Kimileri neşe dolu bir günaydın mesajıyla,
Kimileri kedisinden veya köpeğinden gelen masum bir merhaba ile uyanır.
Ama ‘’gerçek’’ yalnızlar hayatın bile terk ettiği kimsesiz bir tokat ile kendine gelir ve perdeyi aralayıp güneşi selamlar.
Peki ya sen? Ben? Biz? Bizler nasıl uyanıyoruz? Daha doğrusu uyuyabiliyor muyuz?
Zatım, usta
Peyami Safa ile 25 yaşımda (çeyrek asır yani, böyle deyince çok yaşlı duruyor…) ‘’
Yalnızız’’ romanı vasıtasıyla tanıştım. Bu kitap benim ilk (ve tabii ki son olmayacak) Safa romanım, kendisinin ise son romanı. Bu ikilik bile bende tuhaf hisler oluşturuyor. Kendisini bu kadar geç keşfettiğim için açıkçası bir miktar pişmanım, çok miktar müteessirim. Kuşkusuz yerli edebiyat dünyamızın en ehemmiyetli kalemlerinden birisi kendisi. Antrparantez, siyasi görüşünün ne olduğu, kiminle kalem kavgası ettiği umrumda değil, ben bir yazarın edebî kişiliği ile ilgilenirim. Başka bir deyişle bir yazarın ‘’şucu, bucu’’ olması, benim edebî zevkimin önüne set çekemez.
Yalnızız, beni ilk cümlesinden son cümlesine kadar kendine hayran bıraktı. Okurken adeta sürükleyici bir film seyrediyormuşum hissine kapıldım ve elimden bırakamadım. Safa’nın karakterleri aracılığıyla yaptığı ruh çözümlemeleri ve toplumun mecbur kıldığı ‘’toplumlar içerisindeki yalnızlık olgusu’’ karşısındaki duruşu sizi okuduğunuz kitaba eminim ki kilitleyecek ve bir şeyleri sorgulamaya itecektir.
Yalnızız’ı okurken yaptığı ruh çözümlemeleri ve psikolojik tahlilleriyle ünlü ‘’ruh ustası’’
Fyodor Dostoyevski tadı aldım eserden. Safa, Dostovari incelemelerle, hatta daha da zengin ifadelerle, kahramanların sancılı ve elemli iç dünyalarına yolculuk yaptırıyor bize. Ruhsal ve tinsel ögeleri, maddesel biçimde, yani somut dünyamızla harmanlayarak ele alması ve önümüze büyük bir ustalıkla servis etmesi, anlatmak istediklerini de haliyle anlaşılır ve berrak kılıyor. Tabii ki yazıldığı dönem gereği (1951) birçok yabancı ve eski Türkçe kelimelerle karşılaşabiliyoruz. Mefhum, müsavi, müphem, istidat, istihza ve müstebit bunlardan sadece birkaçı. Ben hobi olarak, bir kitap okurken mutlaka yanımda bir not defteri bulundurur ve anlamını bilmediğim kelimeleri veyahut önemli şeyleri not ederim. En son haliyle de bilgisayarımda temize çekerim. Yani bu kelimelerden gözünüz korkmasın, kesinlikle metni anlaşılmaz kılmıyor. Bu konuda anlaşalım.
Ne karakterlerden, ne olay örgüsünden ne de motiflerden bahsedeceğim bu sefer. Her bir düşünceyi, olayı, karakteri, temayı özümseyerek, romanın iç dünyasına girip orayı keşfederek sizin okumanızı istiyorum. Pişman olmayacağınızı bildiğim için yapıyorum bunu. Karanlık ve korkunç yalnızlığımızı bize harikulade şekilde anlatan ve hissettiren bir kitap. Sadece bunu söyleyebilirim size. Ayrıca şu dizeler de resmen kitabı anlatır nitelikte:
‘’Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı
Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!’’ –
Yaşar Kemal
Başka bir konuya daha değinmek istiyorum… Şayet yazarımızın adı Peyami Zweig olsaydı ve 2 tele’den başlayan fiyatlarla 50-60 sayfalık kitaplar yazsaydı, sanıyorum ki çok satılanlar listesinden indirmezdik kendisini. Yanlış anlaşılmasın, bunları Zweig’ı kötülemek için söylemiyorum aksine Safa güzellemesi yapıyorum. Gereken değeri vermiyoruz kendisine, edebiyatımıza. Bu profil bu saatten sonra Safacı’dır… Umarım en kısa zamanda bu kitabı edinip, okuyup, okutturursunuz.
Şu sözlerle mevzubahis incelemeyi sonlandırmak istiyorum, aslında pek de inceleme sayılmaz da -‘’his paylaşımı’’ demek istiyorum buna-
Yalnızız, aynı evin içinde birbirine yalnız olanların, toplum içinde cemiyete yalnız olanların, aynaya baktığında kendine yalnız olanların romanı.
Keyifli okumalar.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile başlamıştım ben de Peyami Safa okumalarıma. Sana onu, kendime Yalnızız'ı tavsiye ediyorum bu incelemeden sonra. :)
Zweig'la alakalı yorumuna da katılmadan edemedim. Kendisi insan psikolojisini çok iyi tahlil eden bir yazar hepimizin hemfikir olduğu üzere fakat en az onun kadar bu işi ustalıkla yapan yazarlarımız var, onlara da önem vermeliyiz. Peyami Safa da onlardan biri. ^^
Kesinlikle. Bazı edebi değerlerimiz var ki onları okuyup anlamak, nitelikli bir okur olarak görevimiz mahiyetinde. Açıkçası çok fazla Türk Edebiyatı okuyan biri değildim, ama artık üzerime düşeni yapmam gerektiğini anladım. ^^
Nasıl ki senin
Yaşama Uğraşı incelemenden hemen sonra kitabı sipariş ettiysem, aynı tutumu
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu için de göstereceğim birazdan. Uygulamanın amacına hizmet ettiği bir gün daha, ne mutlu! :)) Değerli yorumun için ayrıca teşekkür ederim.
İnceleme çok güzel, Peyami Safa'nın kalemi ile henüz tanışmadım bu incelemeden sonra, alıp okuyacağım. Ben de oluşturacağı hisler ne olur bilmiyorum ama siz çok güzel açıklamışsınız, kaleminize sağlık. 🌻