Sana kiyanlarda bu ziyettindi APÊ MÛSA uyutmuyor biliyoruz:(Kampta bulunduğumuz bir gün, ağaçların altında istirahat
ediyorduk. Bölük komutanımız üsteğmen Secaettin, Dersim olayındaki hatıralarım kendisinden geçmiş bir coşku ile anlatmaya başladı. .
Anlattığı birçok olaydan bir tanesini sizlere aktarmak istiyorum: “Biz Dersim’de temizlik hareketine başlamıştık. Bir mağarada bir aile bulduk. Dede, baba, anne ve 5-6 yaşlannda bir çocuk.
Büyükleri orada süngüleyerek temizledik. Çocuğun ağzından birşey alırız diye öldürmedik. Çünkü biz Dersimli yetişkinlerin ağzından birşey alamıyorduk. Onlan hemen kesiyorduk. Biliyorduk ki yine de bir şey söylemiyecekler. Çocuk korkmasın diye,anasını, babasını ve dedesini keserken onu uzaklaştırmıştık. Çocukla dost olmaya çalışıyorduk. Yemek verdik, şeker verdik; yemiyordu. Bir ara üzerimizden bir uçağımız geçti. O tuttuğumuz
ve kasılı vaziyette bulunan çocuk hemen olduğu yerde gerildi, bir
sopa aldı ve tıpkı bir tüfek gibi uçağımıza nişan aldı. Bu hareketine oldukça kızmıştım. Emir verdim, ‘temizleyin bu piçi’ diye.
Askerler süngülediler ve kayalıktan aşağıya attılar.
“Yine geniş bir sahada manevra yapıyorduk. Binlerce Kürdü
mağalardan, in ve oyuklardan topladık. Komutanımız, bunları
öldürmek için oldukça çok mermi harcanacağını, bunun yerine
hepsini Munzur Çayı’na atıp boğmamızı emretti. Topladığımız
Kürtleri Munzur Köprüsü’nün arkasına götürdük. O noktada
Munzur suyu derinleşip vahşileşiyordu. Bunları götürüp oradan
nehre sürdük. Girenler giriyordu, girmeyenleri sürükleyip nehre
atıyorduk.
“Bir aralık can havli ile birbirlerine öylesine tutundular ki,
köprünün gözlerini tıkadılar. Ben aradaki uzun meşe ağaçlarından birkaç sırık kestirdim. Erlere, bunlarla onlara vurmalarını ve
böylece köprünün gözlerinden aşağıya yuvarlamalarını emrettim. Zaten köprünün altına her ihtimale karşı silahlı askerler yerleştirmiştim, yüzüp kurtulmak isteyenleri vuruyorlardı.”
İşte kanlı bir sahife daha!
Bütün bunları bir insan düşmanlığı, kini, hatta Muhammed’in
dininde olduğu gibi bir kısası çağrıştırmak için değil, sırf gelecek
insan nesilleri bu tür olaylardan nefret edip bir daha böylesine
canavarca hareketlerde bulunmasınlar diye yazıyorum. Aynı üsteğmen, utanmadan ve kendisinin de bir kadından olduğunu düşünmeden, oniki-onüç yaşında Dersimli masum bir Kürt kızının
birçok subay tarafından ırzına geçildiğini ve kızımızı o şekilde
şehit ettiklerini de anlattı. Kimbilir, belki o subaylardan senelerce Kürdistan’a ordu ve kolordu komutanları atandı.