... Bir başka örnek, Atatürk’ün din düşmanlığı konusundaki yanılgıdır. Atatürk’ün İslâm dinine ve din adamlarına tümüyle karşı olduğu, resmi ideolojinin de onun karşıtlarının da (Türkiye’nin kurtuluşunu dinsel ilkeler çerçevesinde görenlerin de) özenle savundukları bir noktadır. Oysa her iki grup da yanılmaktadır. Atatürk yalnızca siyasal iktidarın dine dayalı olmasına karşıdır.
Din adamları açısından da, bunlar ancak din adamı oldukları için siyasal iktidara ortak olmak isterlerse olumsuz bir tutum takınır. Siyasal iktidara el koymuş bir devrimci için bundan doğal bir davranış olamaz. Bir devrimciden ‘meşru’ olmasını beklemek safdillikten başka bir şey değildir. Devrimci kendi ‘meşruiyetini’ kendi gücünden alır. Atatürk de öyle yapmıştır. Onun başkaldırdığı Osmanlı düzenine göre ‘meşru’ sayılması olanaklı değildir.”