Gönderi

Mum ışığında beni göremediğini söylerdi. Ki bende yemeği göremezdim açıkçası. Ve romantik olmanın karanlıkla da hiçbir ilgisi yoktu. İkimizde çiçeklerin masa üzerinde bir vazoda değil dalında çok daha güzel olduğunu düşünürdük. Üstelik şarabın azının da çoğunun da günah olduğunu bilir yine de içerdik. Çünkü hiçbir sevap birlikte girdiğimiz günahlar kadar mutlu etmezdi bizi. Tüm sorumlulukları kapı eşiğinde bırakıp, sadece nefes almak ve hayatın bizden çaldığı günleri geri almak için biz olurduk. Bazen kuleli bir uçurtma yapmak bazense tek kişilik kareli battaniye altında film izlemekti mutluluk. Bazen şişeden şarap içmek bazense rakıyı sek içmekti. Bazen ayaküstü sevişmek bazen saatlerce susmak ve göz göze bakmaktı. “Ben çayı koyuyorum sen simit al gel” ve “Şarap bitmiş, bira var. Gelirken midye al” cümleleriydi mutluluk. Onun boyu uzun benim kısaydı, onun kızıl kıvırcık saçı benim kısa ve siyahtı, onun beyaz teni benim sarışındı. Dışardan bakıldığında yan yana yakışmayan iki ayrı fiziksel/biyolojik varlıktık. Yaralarımız aynıydı, aynı derece dilsiz ve derin. Eksik yanımız aynıydı, korkularımız ve mutluluk kavramlarımız. Dışardan bakıldığında iki ayrı uç, içerden birbirine tamlayandık. Gözünüzde etkisi olanı ve teninize dokunanı değil, hislerinize tamlayan olan eksik yanınızı tercih etmenin mutluluğu sanırım böyle bir şey olsa gerek. Yaşamadık zat’ım, bilmiyoruz.
·
227 görüntüleme
IŞIN okurunun profil resmi
👏🏻👏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.