Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

104 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
28 saatte okudu
Herkesin içinden geçirdiği ve birbiri ardına tekrar ederek anlamını yitirene kadar telaffuz ettiği kelimelerin nereden geldiğinin merakı beni de sarmış olacak ki Jean- Jacques Rousseau’nun kitabını bitirmiş bulundum. Rousseau, dilin oluşumu ve gelişimi üzerine denemeler kaleme almış ve insanları topluluk olarak yaşamaya iten unsurlardan, dilin gelişimine etki eden unsurlara, merak edilen bir çok noktayı aydınlatmıştır. İnsan düşünmeye başlamadan önce hissediyor diyor Rousseau. Hislerimiz doğuştan varlar fakat düşünmek bilgiye, bilginin elde edilmesi de zamana bağlıdır. Dilin oluşumunun ve gelişiminin temel bilgilerini vermesi için ilk insanlığa uğruyoruz. Burada dertsiz tasasız yaşayan, amacı yalnızca hayatta kalmak olan ve o dönemde konuşmaya ihtiyaç duymadan yalnızca jest ve mimiklerle anlaşılarak idame ettirilen yaşamlar görüyoruz. Bahsettiğimiz ilk insanlar henüz yalnız yaşama evresindeler ve topluluk olarak yaşamayı istemiyorlar. Ne diyor Rousseau: Meyveler elimizden kaçmazlar, konuşmadan da onları besin olarak kullanabiliriz; yiyeceğimiz avı sessizce izleriz; ama genç bir kalbi heyecanlandırmak için, haksız bir saldırganı püskürtmek için doğa vurguları, çığlıkları, yakınmaları dayatır: işte en eski sözcükler böyle bulunmuştur ve bu nedenle ilk diller basit ve yöntemli olmaktan önce şarkıyla söylenen ve güçlü duygulanımlarla dolu dillerdir.” Fakat doğa gereği insan topluluk halinde yaşamaya başlıyor ve doğal gereksinimlerinin dışına çıktığı için jest ve mimikler yeterli olmuyor. Güçlü Duygulanım sonucu karşımıza çıkan şeylere verdiğimiz ilk tepkiler aynı zamanda ilk sesler de oluyor. Bu süreç Rousseau için şöyle işliyor. İlkel insanın dili bugünkü gibi ayrışmadığından, bir nesneden söz ederken ‘her sözcüğe bütün bir önermenin anlamını verir’. Daha sonra; İnsan ilk öce karşılaştığı her varlığa ayrı bir ad verir. Yan yana iki ağaç farklı adlarla anılır. Zamanlar genel adlar ve soyut kavramlar ortaya çıkar. Peki bulunduğu toprağın diline etkisini göz önüne aldığımızda insanları bir arada topluluk şeklinde yaşamaya iten olguların aslında doğal felaketler olduğunu da öğrenmiş oluyoruz. Kitapta Kuzey ve Güney Dilleri isimli bir bölümde bulunuyor ve okuması da epey keyifli. Konuya ilgilenenlerin okuması için önerebileceğim kıymetli bir eser. Yeni yeni kitaplarda buluşacağız. Hoş çakalın.
Dillerin Kökeni Üstüne Deneme
Dillerin Kökeni Üstüne DenemeJean-Jacques Rousseau · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,286 okunma
·
408 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.