Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
Yılmaz Erdoğan ile tanışma kitabım oldu. Çok da güzel oldu. Mükremin Çıtır'la, BKM ile, TRT'de "Öğrence"si ile, dersimize giren profesörün anlattıkları ile tanıdığım Yılmaz Erdoğan'ı kaleme aldığı senaryo ile okumaya başlamak zevk oldu benim için. Bu kitabın filmi de var ve ilk karşıma çıkan da o olmuştu aslında. İzlemek için bekletirken karşıma kitaptan bir alıntı çıktı ve sevinçle satın aldım. Kitabı okumak için sabırsızlanırken, izlediğim bir programın sunucusu (isim vermeyeceğim, bilenler çıkar muhakkak) yerden yere vurmuştu Erdoğan'ı. Bana tuhaf gelen şuydu: Adam orada Y. Erdoğan'ın şiirine yönelik acımasız eleştirilerde bulunuyordu (Didem Soydan ile birlikte yer aldığı klip ve şiir seslendirmesi) . Bu kitabın içinde en çok rastlayacağınız şey ne mi? Şiir. Her ne kadar o programı sunan kişiyi sevsem ve beğenerek takip etsem de o yorumlarına katılmamakla birlikte esef duydum. Bizler elbette ki her güzel lafa şiir demeyiz, diyemeyiz, dememeliyiz. Hatta Erdoğan da öyle düşünüyor olmalı ki kitabın 11. sayfasında şöyle demiş: "Şiir eğer bizim zannettiğimiz şey ise o bir ihtiyaç meselesidir, olmazsa olmazdır. Ancak romantik aşk mektuplarına ve aşk yalakası ilham pespayeliklerine şiir diyorsanız, öyle bir şiire hiçbir zaman ihtiyaç yoktur." Oyuncu, yazar, şair, seslendirme sanatçısı, komedyen ve yönetmen gibi unvanlara sahip, ayrıca sayısız ödül almış bir adamın da başarısız olduğu bir şeyler elbette ki vardır. Fakat şiir konusunda değil. Belki de Kürt olduğu için bu tarz eleştirilerin odağında oluyordur, kim bilir? Gelgelelim kitabın içeriğine... Olaylar iki veremli şairin etrafında şekilleniyor: Muzaffer ve Rüştü (Gerçekten, veremden kaybettiğimiz iki şair Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur) . "Zonguldak vilayetine bağlı tüm köylerde yaşayan 15-55 arası erkek vatandaşlar maden ocaklarında çalışmakla mükelleftir. İş Mükellefiyeti Kanunu" Veremle boğuşan bu iki genç şair de bu mükellefiyetten nasibini alıyor. Bir iş adamının kızı olan Suzan için iddiaya girmeleri ile başlıyor olaylar. İkisi de şiir yazacak, kız hangisini beğenirse iddiayı o kazanacak. Kitabı okuyanlar bu benzerliği kurmuş mudur, bilmem. Ama bence bu iki karakterin tatlı atışmalarında bir Karagöz Hacivat esintisi vardı. İkinci Dünya Savaşı'nın yaşandığı yıllar olması sebebiyle yüzeysel de olsa o dönem, savaşın etkileri ve yaşananlar okuyucuya hissettiriliyor. Spoiler vermemek adına içeriğe daha fazla değinmeyeceğim. Edebiyat öğrencisi olduğum için olsa gerek en çok aldığım "Kitap önerir misin?" sorusuna yönelik önereceğim yeni bir eserin olmasının mutluluğundayım. Kısa ama etkileyici, severek okunacak bir yapıt. Yakın zamanda filmini izleyip kitap ve film arasındaki farklılıkları tespit ederim diye düşünüyorum. Hepinize iyi okumalar diliyorum.
Kelebeğin Rüyası
Kelebeğin RüyasıYılmaz Erdoğan · Doğan Kitap · 2013313 okunma
·
758 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.