Gönderi

Düşlerimde sık sık zeki insanlarla sohbet ederken gö-rüyorum kendimi. Babamdan muazzam .bir eğitim aldım, ama altmışlı yılların düşüncelerinin etkisi altında olduğundan beni doktor olmam için zorladı. Bana öyle geliyor ki, eğer o zamanlar sözünü dinlememiş olsaydım şu an düşünsel hareketin tam ortasında olurdum. Belki de herhangi bir fakültenin üyesi olurdum. Elbet akıl da sonsuz değil, gelip geçicidir; ancak akla beslediğim bu düşkünlüğümün nede-nini siz de bilirsiniz. Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tu-zağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışında birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçm.a sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar, ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında, kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, ha-yatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini bir-birlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.