Evet, gerçek anlamda kulluk yürüyüşü, seyr-i ilallah ile başlar. Bu yüzdendir ki bazı velilerin ilahi aşkı anlatan muhalled eserlerinin arka planında, bir kadın muhabbeti olduğu rivayet edilir. Veli, kadının yolda sadece bir menzil olduğunu görür ve onun suretini ufuk zannetmenin bir algı yanılması olduğunu ya da idrak zafiyetinden kaynaklandığını anlar. Bunun içindir ki Büyük Doğu mimarı şöyle der;
"Bir ufuk ki, ne Mecnun varabildi ne Ferhat;
Bir ufuk ki, ilahi sırrı bekleyen Serhat..."
O halde aşık için ufuk, ne Şirin ne Leyla'dır. Ufuk, bütün bir kainatı kuşatan ilahi sırdır. Bu yüzden ölümüne haftalar kala Üstad Necip Fazıl şu itiraftaha bulunur;
"Kadından kendisinde olmayanı isteriz.
Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz."
Erkek, kulluğun hakikatine erince yakinen anlar ki; bulduğunu zannettiği kadın, izafi* bir buluştur. Bunun için, ölürken geride bıraktığı yılları som hasret olarak niteler.