Gönderi

83 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 1 hours
Satranç, okuduğum ilk Zweig eseri. Her ne kadar muhtemelen kısalığından, okuyucular arasında oldukça popüler olsa da Zweig’i daha önce okumak bana bir türlü kısmet olmamış idi. Satranç oynamayı seven, küçükken çok kafa yoran, ancak hiç bir zaman başarılı olamayan bir oyuncu olarak, bu kısa roman, uyku-öncesi bana güzel bir okuma deneyimi sundu. Roman, benim için bir “hiçliğe yergi hikayesi” olarak aklımda kalacak. İnsan belki aç, susuz bile yaşayabilir ama hiçliğin içinde aklını yitirmeden kalması çok zordur. Öyle ki, “yapacak hiçbir şey yoktu, duyacak hiçbir şey yoktu, görecek hiçbir şey yoktu, her yerde ve sürekli olarak insanın çevresinde hiçlik, zamandan ve mekandan mutlak anlamda yoksun bir boşluk vardı” (s. 38) diyerek hiçliğin acımasızlığını ortaya koyar Zweig. İnsan, sosyal bir varlıktır ve etrafına uyum sağlar. Virginia Satir’in de dediği gibi “insanın en güçlü güdüsü hayatta kalmak değil, etrafındakilerin yaptıklarının benzerini yapmaktır.” Etrafında hiçlik olan insan, buna da uyum sağlar ve kendi kendiyle savaşmaya başlar. Zweig da, “içimdeki Ben’lerden birinin karşısında her zaman öteki, bana göre çok ağırdı” (s. 58) diyerek aşırı tinsel yüklenmenin ortaya çıkardığı saplantıyı ortaya koyar. Burada, birine verilecek en büyük cezanın onu hiçliğin ortasına bırakmak olduğu oldukça net bir şekilde ifade edilmiş olunur. Tadı, insanın damağında kalan bu kitabı, sonraki Zweig kitabına kadar kapatıyor ve ben de kendi hiçliğimde kayboluyorum.
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020238.7k okunma
·
135 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.