Akıcı bir sohbet gibiydi, beni kısmen çocukluğuma götürdü. Geçmişteki ev halleri, otobüs seyahatleri, yazlık maceraları benim kuşağımın hikayeleriydi. Anlatıcı olarak gördüğümüz Müzeyyen'in iç dünyasında yaşadıklarını, psikolojisini, hayata tutunamayışını ve romanın sonunda babası ile hesaplaşmasını ilgiyle okudum. Romanın ilerleyen safhalarında iki kız kardeşin ve babanın içi dünyalarındaki sorunlarını keşfediyoruz ve aileyi ayakta tutan annenin ölümünden sonra tamamen sorunlarıyla dağılan bireyleri görünce bir annenin belki de daha doğrusu aile olabilmenin önemini bir kez daha anlıyoruz. Müzeyyen gerçekten ilginç bir karakter, kardeşin dünyaya gelmesiyle kıskançlık ötesi bir ruh haline bürünmesi, nefretle yaşaması çok normal olmayan bir durum ki yazar karakterin iç dünyası ile okuru etkilemeyi başarıyor. İnsanların basitliği, iki yüzlülükleri de güzel tespitlerle ifade ediliyordu. Kitabın bir kentte okulda öğrencilere satın aldırılıp sonra toplanmasına sebep gösterilen iki sayfada geçen cinsellikle ilgili bölümlerde erkek tanımlaması, erkeye biçilen rol bence on numaraydı. İlk defa Yekta Kopan'dan bir kitap okudum ve beğendim.