Hâlet-i rûhiye deriz ya Ruhi Bey kendini öyle bir anlatır ki dizelerde, cidden bir tabure almışsınız ve yanına oturup Ruhi Bey'i dinliyormuşsunuz gibi hissettirir. Şiirde his işi değil midir? Basit ve gündelik, İbrahim Tenekeci'nin dediği gibi tıpkıbasım hayatlar, fakat hisli. Ölümü sever Ruhi Bey. Belki de dizelerine ölümü gömmüştür ve biz sadece gelip geçen ziyaretçilerizdir. Bilemem fakat güzel bir şiir kitabıydı. Anlamsız değildi anlaşılmazdı. Ve bu ikisi bambaşka şeyler... Edip Cansever'in Sonrası Kalır kitabından sonra okumalıydım biliyorum ama yine de sevdim.