Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

140 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Ege sularında yaşanan göçmen dramı ve ekoloji sorunlarını ele alan bir roman: Balıkçı ve Oğlu Huzursuzluk, Serenad, Kostantiniyye Oteli, Kardeşimin Hikayesi, Son Ada, Mutluluk Zülfü Livaneli deyince aklıma gelen ve okuduğum romanları. Balıkçı ve Oğlu roman, Ege'nin sakin bir koyunda kendi halinde yaşayan Balıkçı Mustafa'nın ve ailesinin hikayesiyle başlıyor. Sonrasında bu hikaye etrafında Ege'de yaşanan göçmenlerin yeni bir yaşam hayaliyle denizde son bulan dramları, Afganlı Samir bebeğin hikayeye dahli, yıllar önce denizde kaybolan Mustafa'nın oğlu Deniz'in hikayesi, başka denizlerden gelip balıkçıların baş belası olan balon balığı ve diğer istilacı balıklar, koylara çöken balık çiflikleri, maden şirketleri, koyun sol yanına yapılan otel inşaatı ve yağma karşımıza çıkıyor. Mustafa, Mesude ve köydekilerin Girit göçmeni olduğunu okuduğumuz hikayede yıllar sonra balıkçı Mustafa'nın balığa çıktığı bir sabah ağına takılan iki ceset biri kadın, biri erkek ve Yunus balığının plastik minik bir şişme botu ite ite sandalın yanına getirmesi ile küçücük bir bebek romana dahil oluyor. Bebeğin yaşadığını anlayan Mustafa'nın oğlu Deniz'in yerine bu çocuğu koyması denizin bir çocuğu alıp bir çocuğu vermesi olarak yorumlaması ve sonrasında yaşananlar anlatılıyor. "Akdeniz'de on altı binden fazla sığınmacı hayatını kaybetti" cümlesinin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, yaşanan insanlık dramlarını ve bu insanların umuda yolculuk ederken denizde son bulan yaşamlarını okuyoruz. Romanda toplumsal olaylara kayıtsız kalamayan yazarın göçmen sorunu, Ege özelinde tüm yurda çöken yaşadığımız toprağı, havayı, denizi yok eden sadece parayı düşünen zihniyeti eleştirisi de kitapta yer buluyor. Romanda yazar bu tür çevresel felakete yol açan zihniyetin o bölge insanı ile ilgisinin olmadığını bu insanların yabancı olduğunu " Yabancı insanlarla, yabancı balıkçıların birbirine benziyor. Hepsi yıkıcı, yok ediciydi." diyerek bu zihniyette olanlarla bu sulara sonradan gelen balon balığı, aslan balığı gibi istilacı balıkları birbirine benzetiyor, hatta bu tür insanların bu istilacı balıklardan daha kötü, daha canavar ve daha yok edici olduklarını söylüyor. Edebiyatın, romanın hayatın kendisi olduğunu gözler önüne seren yazar toplumsal bir bakış açısıyla küçücük bir balıkçı köyünde yaşayan insanların da Türkiye ve dünyada yaşanan sorunlara kayıtsız kalamayacaklarını ve bu sorunların eninde sonunda bu insanların da sorunu haline geleceğini belirtiyor. Romanda Ernest Hemingway’e, Halikarnas Balıkçısı’na selam gönderen yazar 1943 yılında bir Yunan savaş gemisinin Bodrum Gümüşlük koyuna parçalanmış halde sığınışını da anlatıyor. Oldukça kolay okunan "Balıkçı ve Oğlu" romanı sade bir anlatıma sahip ama anlattıklarıyla günümüz meselelerini 127 sayfa ile oldukça yoğun anlatıyor. Romanın sonunda yazarla kitap hakkında yapılan röportajda 1970 yılında Stockholm'de yazmış olduğu "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" romanında Bülent adlı akademisyenin bir kehanette bulunduğunu ilerde Asya'dan, Afrika'dan insanların şişme botlara, sandallara binip Avrupa'ya göç edeceklerini ve bunu durdurmaya kimsenin gücü yetmeyeceğini öne sürdüğünü o gün kehanet gibi görünenlerin bugün gerçek olduğunu söylüyor. Zaten romanda da Afgan mültecilerinin hikayesi anlatılıyor ve bugünlerde ülkemiz sınırlarına Taliban'dan kaçan Afganlıların hikayesini haber bültenlerinde takip ediyoruz. Buradan da Edebiyatın hayatın ta kendisi olduğu sonucunu çıkarıyoruz. "Balıkçı ve Oğlu" romanı okunmalı, yaşadığımız göç, göçmen, çevre sorunları üzerine tekrar tekrar düşünülmeli... *Balıkçı ve Oğlu -Zülfü Livaneli, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2021, 140 sayfa M.YÜCEL ÖZMEN
Balıkçı ve Oğlu
Balıkçı ve OğluZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202126,7bin okunma
·
267 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.