Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Diziler
Oldum olası dizi mefhumundan nefret etmişimdir. yok böyle dersem yalan olur çünkü çocukken büyük bir sabırsızlıkla beklediğimiz diziler vardı. benim zamanımda (ki 37 yaşında biri olarak bu kelimeyi de kullanmakta bir beis görmüyorum artık) ki bu tek kanallı döneme tekabül eden zamandır karaşimşekti; mcgyverdi; görevimiz tehlikeydi; a takımı gibi dizileri sabırsızlıkla beklerdik çocukluğumuzda. a takımından nedense pek hazzetmezdim ama neyse. sanırım mördak denen karakterin esprileri hep yavan geldi bana. hatta akşamüstleri bilmem kaç yüzyıldır devam eden yalan rüzgarını bile zevkle izlerdim o zamanlar. bir de brezilya menşeili diziler vardı zavallı mari mar vs. o dizileri iple çekerdik. he o dönem trtde birkaç diziyle bizi etkilemişti ne bileyim duvardaki kan; kuruluş muruluş izlemedik desek yalan olur. ha bi de iz peşinde vardı bi ara osman yağmurdereliyle mehmet aslantuğ oynadıydı. uğur yücelin oynadı cinai bir dizi vardı ismini unuttum o da çok özel bir diziydi. ha bu arada trt dizileri genelde prodüksiyonu pahalı diziler olurdu söylemek lazım. pek anlamam ama 8mm ile çekilirlerdi galiba. her neyse. gel zaman git zaman dizi furyası denen şey bir zamanların porno rüzgarının yeşilçamı eline geçirmesi gibi özel tvlerimizi ele geçiriverdi. keza benim dizi keyfimin içine edilme dönemi de böyle başlamış oldu. birkaç diziyi dışarda bırakırsak bu dizilerinin hepsi kadın erkek ilişkileri üzerineydi. kısaca yok ben onu sevdim de o da başkasını sevdi de kızı bana vermediler de birbirimizi seviyorduk da araya başkaları girdi de vay efendim evliyim ama ona aşığım da eski sevgilimden niye ayrıldım da vb bok püsür. bi de baktık ki bu kadar basit mevzular yıllar yıllar süren diziler oluvermiş. bi de reklemlarıyla beraber bir iki saat süren dizilerde bi bölümde hiçbi şey olmaması olayıyla karşılaştık. aynı dizide bazen de bi bölümde bakmışsın olaylar olayları kovalamış. örnek: bir akşam evde kimse yoktu da kapıda kalınca halamgile gitmiştim. baktım oturmuşlar dizi izlerler. rahmetli halam ağlar bi yandan; onun rahmetli görümcesi ağlar bi yandan benim kuzenler ağlar bi yandan. velhasılı aynı bölümde üç kişi öldü ve on yıl sonrasına hızlı bir geçiş yaşandı ve ben de çüş dedim. hem o ağlak müzikler yok mu bi de:ığpğpğpğ! neyse dedim ki içimden ulan bu millet çok mu mutlu ki bi grup kurgusal gerizekalının acıları içinde bunalıyor bi de. neyse efenim yeni nesil dizilerimizin genel özelliklerinden biri de sürekli bağırarak konuşma sinirlenme tokat öfke patlamaları. ulan bir insan hayatında bunca sinir stres olur mu demekten kendini alamıyor insan. bi de hazır cevaptır bizim dizi karakterlerimiz böyyük böyyük laflar ediverirler peh peh peh. ama işin asıl sinir bozucu yanı bizim bu aşlı maşklı dizilerimizin nabza şeker verme huylarıdır. diziye başlarken senaristlerimiz dizinin sonunu nasıl getireceklerini kendileri de tasarlamamıştır. hele bi başlayalım da kervan yolda düzülür hesabı. (Löst -evet Lost ama ben Löst demeyi seviyorum tıpkı kurtlar vadisi denen aşağılık manupülatif diziye de vadideki hıyarlar demeyi sevdiğim gibi- gibi. Löstü de abimin hevesi yüzünden bir ara aynı odada kalırken bir kaç bölüm izlemek zorunda kalmıştım. bir bölüm iki bölüm derken dedim ki yav bu geçen bölümdeki konuya ne zaman açıklık getirilecek? ama on bölüm sonunda dahi ilk bölümdeki gizem hakkında tek laf edilmeyince Löstle yollarımı ayırdım. Doğrusunu da yapmışım. devam edenlerin hevesleri kursağında kaldı: o klasik hepsi aslında ölmüştü gibi kolaycı bir biçimde konuyu toparlayıvermişler) Bi Aliye dizisi faciası vardır bi de. Aslında konu son derece basittir: kocası aliyeyi aldatır; aliye abisinin yanına taşınır bu ara bi doktorla tanışır onunla duygusal olarak yakınlaşır. (şimdi bak sen de izlemişsin diyeceksiniz ama inanın başkaları izlerken 5 10 dakka bakmışlığım bi de dizi kanalının ana haberlerinden bildiğim kadarıyla. Bi de o var değil mi haber bülteninde dizi konusu anlatma. neyse o geçti galiba) neyse bütün dizi şu soruya odaklanmıştır: aliye pişman olmuş kocasına geri mi dönecek yoksa aşık olduğu doktorla mı devam edecek. sonunda necip türk kamuoyu dizi yüzünden ikiye bölünür. bir kısmı kocasına dönmesinden yanadır: olmuştur bi defa adam pişmandır bi defalık aldatmadan yuva dağıtılır mı hem çocuklar da var vb vbvb bir kısım halk ise ne yani aşkın hiç mi değeri yok doktora aşık olmuşken kocasına dönmesi olur mu kıvamındadır. bu böyle bir iki yıl sürdü heralde. nihayet sanırım senaristleri dizi finali konusunda aldı bi telaş. öyle bitse bunlar kızacak böyle bitse bunlar. ama cin fikirli senaristler hemen çözümü buluverdiler: aliye ne ona ne buna yar olsun trene atlayıp gitsin. Böylece bitakım vasat senaristlerin elinde maymuna dönmüştü millet. peki neden bu salak dizilere bağımlı olur insanlar. sebep bellidir kendi hayatlarındaki rutinlikten kurtulmak için histerik karakterlerin biraraya geldiği dizilerden medet umarlar. sabahtan akşama başını kaldırmadan asgari ücretle çalışan adam diziye dalar; evde oturan hiçbir sosyla hayatı olmayan ev hanımı diziye sığınır. sonra bağımlılık gelir bu bölümü kaçırdık ne olacak şimdiler… Sonuç olarak sonunu senaristlerin bile bilmesiği tırnak içinde aşk konulu ve hiçbir sanatsal değeri olmayan bu sektörden nefret ettim. bu tarz dizilerin bir film gibi sanatsal bir değeri de yoktur. sebep 1. henüz bitmemiştir sebep 2. bir filmi güzel kılan sahnede izlediğinizden belki daha fazla yönetmenin gereksiz bulup attığı sahnelerdir; yani yönetmenin zamanı da izleyicinin zamanı da değerlidir ve filme hiçbir katkısı olmayan sahneler kesilip atılır. oysa bahsettiğim dizilerin belki yüzde doksanı dolgudur. Yoksa Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu’sundan bilmem kaç yıllık bi dizi nasıl çıkarılır yav. he bu arada beğendiğim dizi yok mu var. bunlar da iki grup 1. her bölümde ayrı bir konuyu ele alan birkaç bölüm izlemeseniz hatta hiç izlememiş dahi olsanız o bölümde belli bir hikaye anlatan diziler, 2. senaristin birkaç bölümde bitirip sonunu da önceden yazdığı uzun film tadındaki diziler. bu sonuncuya True Detectivi örnek verebilirim. yanlış hatırlamıyorsam 9 partlık bir film izlemiş gibi hissettirmişti bana ilk sezondan bahsediyorum bu arada. birinci gruba ise genelde yemek yerken meze olarak kullandığım arka sokakları örnek verebilirim. şimdi arka sokaklar da dizi mi diyenler olabilir? evet pek iyi bi dizi değildir saçmadır da. bir polis ekibi istanbulda akşamdan sabaha üç beş olay birden çözer ama en azından aman öbür bölümü kaçırmamalıyım gibi bir bağımlılığa sokmaz adamı. bi de olay vardır dizide boyuna konuşan tiplemeleri izleyip durmazsınız. belki bu yüzden herkes dalga geçse de ratingleri de iyi bu dizinin. Sonuç aslında filmi diziye her zaman tercih ederim. İyi bir yönetmen 90 bilemedin 120 dakikada sanatını konuşturabilir çünkü. gerisi lafu güzaf bu yüzden insanın zamanını bunca çalan ne kadar dev prodüksiyon olursa olsun dizi olayına soğuğum. Ne spartacus ne game of thrones zerre çekici gelmiyor bana. Öyle işte yazayım dedim.
Barış Kahraman
Barış Kahraman
·
294 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.