Onlara göre, ister siyasetin, bütün bir toplumsal yaşamı kuşatıp tek tipleştirmesi fenomenine karşılık gelen faşizmde olduğu şekliye açık bir biçimde, isterse kültür endüstrisinin sanat da dahil olmak üzere her şeyi bir meta haline, yani birbiriyle değiştirilebilir ve alınıp satılabilir nesneler haline getiren, kendi iç mantığına aykırılık arz eden ve kültür endüstrisine uyum sağlamayanları ise, ''ekonomik acziyetle cezalandırarak'' dışlayan piyasa düzeni içerisinde örtük bir biçimde varlığını sürdürüyor olsun, totalitarizm deneyimi, nihayetinde araçsal aklın ve araçsal akla bağlı hakimiyet mantığının tüm insani ilişkiler alanını belirleyecek güce kavuşmasının bir sonucudur.