İlk bakışta, Cumhuriyetin hemen başında Türkiye'nin genel görünümü, bir "topyekün hiçlik" vaziyetinin özelliklerini sergilemekteydi. Bütün ticari ve endüstriyel teşebbüsler, lngiliz, Fransız ve Alman şirketlerine aitti. Sanayi neredeyse yoktu. Tarım bütünüyle geleneksel yöntemlerle yapılmaktaydı. Tarımda makineleşmenin esamesi okunmuyordu. Lozan Antlaşması'nın gümrük vergilerini 1929'a kadar liberalize eden hükmü yüzünden "yerli mallar" gümrük duvarıyla korunamıyordu. Bütçe açıkları alışılmış bir şeydi. Yüzde 70'ler civarındaki yüksek faiz oranları ile alınan dış borçlar, bütçe açıklarını kapatmak için kullanılıyordu. Düyun-u Umumiye muayyen gelir kaynaklarına rezerv koymuştu. Sosyoekonomik açıdan aşiret bağları önemini korumaktaydı. İşçi sınıfı yok denecek kadar zayıf olduğu gibi, ciddi bir burjuva sınıfı da mevcut değildi.