Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

258 syf.
5/10 puan verdi
İşlerimin çokluğu ve angaryamın kısa sürede çok fazla artmasından dolayı bir solukta bitirebileceğim bu eseri maalesef 41 gün gibi uzun bir sürede tamamlayabildim. Her şeyden önce bu hatırat çok mühim zira bir 20. yüzyıl hülasası. Bu yüzden Samir Babaoğlu'nun Mecra'da yayınlanmış incelemesinden de yararlanarak tafsilatlı bir inceleme yazmaya gayret edeceğim. "İkinci dünya harbi başladığından çok kısa bir süre sonra Alman kamplarına esir düşen Kızıl ordu askerleri arasında pek çok Müslüman da bulunuyordu. Bu esirleri Sovyetlere karşı kullanmak için bir formül yürürlüğe koyan Almanlar, Türkistan, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya, İdil-Ural lejyonları oluşturdu. Hem Sovyet hem de Nazi ordusunda çarpışmış pek çok Türk (Azerbaycanlı, Kafkasyalı, Türkistanlı, Urallı) var fakat hatıralarını yazanlar iki elin parmaklarını geçmiyor. Bu esefim yabana atılmasın çünkü iyi teçhiz edilmiş Alman ordularının karşısında hazırlıksız yakalanan Sovyet ordusunun 3.8 milyon askeri savaşın ilk aylarında neredeyse hiç savaşmadan Almanlara esir düşmüştü. Almanlar da bu kadar çok esir alacaklarını tahmin etmemiş olmalılar ki, ilk aylardan bu esirleri nasıl değerlendirecekleri ile ilgili kafa yordular. Birinci aşamada özellikle ilk işgal edilen bölgeler olan Ukrayna ve Beyaz Rusya’da esir alınanlardan ibaret, sayıları 600 bin ile 1.4 milyon arasında olduğu tahmin edilen "Yardımcılar (Hiwis: Hilfswillige)" diye anılan birlikler oluşturuldu. Almanlar esir düşen Kızıl Ordu mensuplarıyla birlikte işgal ettikleri bölgelerde yerli halktan gönüllü toplama ve bunları Sovyetlere karşı kullanma formülünü de yürürlüğe koydular. Almanlara esir düşen Sovyet askerlerinin büyük bir çoğunluğu esir kamplarında açlık, salgın hastalık, soğuk ve Alman subayların keyfi davranışları sonu ölürken belli bir kısmı oluşturulan lejyonlarda Sovyetlere karşı cepheye sürüldü. 1941-1945 yılları arasında esir düşen 5.2 milyon Sovyet askerlerinden 3.3 milyonunun kamplarda öldüğü Alman tarihçiler tarafından da yazılıyor. Cebren Sovyet ordusuna alınmış daha sonra Nazilere esir düşmüş ve uzun yıllar yaşamış birkaç kişi tanıyorum, geçen sene Kafkasya lejyonundan Sefer Aymergen'i de İstanbul’dan ebedi aleme uğurladık. Ondan birkaç sene önce de yine İstanbul'da yaşayan Kazak lejyoner Alim Almat dar-ı bekaya teşyi edilmişti. Artık onlara ulaşmak çok güç zira 1944te 20 yaşında bir genç olan kişiler şu an 97 yaşındalar ve emin olunuz bu kişilerden üç beş kişi ya bulursunuz ya bulamazsınız. Hüseyin İkram Han da iki yabancı bayrak altında çarpışan bedbahtlardan biriydi. Hâtıratında ona dair çok güzel anekdotlar okuyup öğrendim) ancak hatıratı Türkiye Türkçesine tercüme eden her kimse çok çalakalem çalışmış ve fazlaca hatalı isimle bize kötü bir tercüme sunmuş. (Örneğin: Исакжан Нарзиков (İsakcan Narzikov sürekli olarak Nazrikov olarak yazılmış ) Gerçi bilmiyorum Hüseyin İkram Han bu hatıratı Özbekçe yazmamış da olabilir, belki Almanca yazmıştır, belki Rusça, belki İngilizce yahut Anadolu Türkçesi ile kendisi yazmıştır. Hepsi mümkün çünkü mezkur dillerin hepsini bilirdi. Eğer bu hatırat Türkiye Türkçesi ile yazılmışsa tashihte problemler yaşanmış, yok eğer başka dillerin herhangi birinden çevrilmişse daha da fena. Her neyse teknik eleştiriden öze geçmenin vaktidir. Hüseyin İkram Han hatıralarını bir çırpıda oluşturmuş gibi bir intibaya kapıldım. Açıkçası ben Ruzi Nazar, Baymirza Hayit, Ergeş Şermeti, Nuri Paşa, Hüsnü Emir Erkilet Paşa, Mehmet Emin Resulzade, Veli Kayyum Han, Mustafa Çokay, Tahir Çağatay, Cengiz Dağcı, Abdulvahap Oktay, Hüseyin İkram Han, Ziyaeddin Babakuran gibi kimselerden daha çok bahis açacağını düşünüyordum fakat bu kimselere pek de değinmemiş. Kitaptaki bazı isimlere elbette aşinaydım, fakat ilk kez duyduğum kimi isimler de hatırat sahibinin tafsilat vermeyisinden ötürü yeterince tanıyamadığımı düşünüyorum. Kitabın sonundaki albümdeki fotoğraflar da yetersiz kalmış. Böyle bir hayatın vesikası her halükarda daha fazla olmalı. Neyse yabancı bayrakların altında, yabancı orduların tahakkümü ile bir ölüm kalım mücadelesi veren nice soydaşlarımızdan biriydi Hüseyin İkram Han. Hayat savaş derler onunki savaştan da dehşetli bir şeymiş. Kabri nerededir çok merak ediyorum. Ziyaret edip ruhuna mezar taşına bakarak bir fatiha okumayı çok isterdim.
Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı Hatıraları
Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı HatıralarıHüseyin İkram Han · Bedir · 19994 okunma
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.