Anarşistler, eski klişenin zannettiği gibi her türlü otoriteyi reddetmezler. Aksine, Mihail Bakunin'in belirttiği gibi, "doğa yasaları"nda somutlaşan otoriteye mutlak itaatlerini bildirirler. Bakunin'e göre doğa yasaları insan varlığının esasıdır. Doğa yasalarının bizi sarmaladığına, şekillendirdiğine ve içinde yaşadığımız fiziksel dünyayı belirlediğine inanır. Dolayısıyla insan bu yasalarca belirlenmiştir. Bu otorite biçiminden hiçbir kaçış yoktur. İnsan doğa yasalarına ne kadar direnmeye çalışırsa, kendisini o kadar bu yasalara tabi olmuş bulur:
"Hiçbir şey, onların hakimiyetinden kendini kurtaramaz; insan onların kayıtsız şartsız kölesidir." Bununla birlikte, anarşistler bunun bir kölelik biçimi olmadığını savunur, çünkü bu yasalar insana dışsal değildir. Aksine, doğa yasaları insanı oluşturan şeydir, insanın özüdür. İnsan doğal bir sistem içinde oluşur; doğanın parçasıdır ve bu yüzden onun yasalarına tabidir. İnsan içinden çıkılamayacak şekilde doğal, organik bir toplumun parçasıdır: "İnsan toplumu yaratmadı; toplum İnsan'dan önce var oldu," diye iddia eder Kropotkin.Bu nedenle, doğal otorite (doğa yasaları) insan varlığının dışında değildir: "bu yasalar bize dışarıdan gelmez, tabiatımızda vardır, doğamızı, fiziksel, zihinsel ve ahlaki olarak tüm varlığımızı oluşturur." Doğa yasaları insan doğasını meydana getirirler. İnsanın özünü belirlerler.