Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

HEİDEGGER VESİLESİYLE...
- " (...) Hegel'e karşı tahlili ihtilâl iki inançla başladı: Birincisi, tecrübenin, maddî cisimleri gerçek olmadıklarını söyleyen nazariyeyi çürüttüğü iddiası. İkincisi de, felsefenin hakiki dünyayı incelemekte ilimle yarışamayacağı, dolayısıyla bu işten vazgeçmesi inancı. Tahlilci mütefekkirler, felsefenin gerçek vazifesinin eski Sokratik soruya, "Ne demektir?" sorusuna cevap aramak olduğunu kararlaştırdılar. "Ne demektir" i incelemenin bir çok yolları vardır. G.E. Moor, felsefenin günlük inançlarla ilgilenip, bunları inceleyip açıklamakla vazifeli olduğunu söyledi. Berntrand Russel ise, sahte bir sembol dili meydana getirerek, ilmî ve tasvirî ilimlerin doğru olup olmadıklarını kontrol etmek için bir usûl aradı. Viyana ekolü, yâni mantıkî pozitivistler, fikirlerini 1930 sıralarında İngiltere ve Amerika'ya getirdiler. Onlara göre, bir cümle, tecrübeye dayanan araştırma ile doğrulanamazsa, saçma sayılır. Nihayet bir kısım Avusturyalı filozoflar, birbirlerinden ayrı olarak felsefenin mânâdan ziyâde kullanışla ilgili olduğunu ortaya attılar. Çeşitli tahlilci ekollerin müşterek inançları, felsefenin dünyaya söyleyecek bir şeyi olmadığı, vuzuh ve mantıkî düşüncenin klasik metafizik meseleleri yok edeceği idi. Avrupa'da felsefî isyan başka bir şekilde göründü. Almanya'da Husserl, "fenomenoloji" diye adlandırdığı bir tasvirî ilim meydana getirdi. Onun metodu, muayyen bir tecrübeyi, buna benzer bütün diğer tecrübelerini, hatıralarını tecrübenin menşe ve mânâsını zihinden tamamıyla çıkararak incelemek ve tasvir etmekti. Böylece hükmü belirli bir şekilde durdurarak, zihnin zamanla incelenen şeyin cevherine varabileceğine inanıyordu. Alman filozofunun bu son derece zor görüşü, Martin Heidegger ve Sartre gibi modern filozoflara tesir etmiştir."
Sayfa 348 - 349 Heidegger, İBDA YayınlarıKitabı okudu
·
111 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.