Gönderi

560 syf.
·
Not rated
Eski nesillerin Mektûbât (مکتوبات) veya Mekâtîb (مکاتیب) dediği türde neşrolunan bu eser, Sabahattin Ali'nin daha çok alıcısı ve az da olsa göndericisi olduğu mektuplardan oluşuyor. İncelemelerdeki 50 adet incelemeyi de okudum, uzunca ve tafsilatlı bir eser olmasından dolayı atlayarak okuyanlar mı dersiniz, esef ederek kendisine gönderilen her mektubu yayınlatmanın mantığını soranlar mı hatta "olmazsa olmaz değil almazsanız da olur diye öneri kriterlerini aşan ve zırva kabilinden tavsiyeler" buyuranlar da var!. Halbuki bir yazar en önce eserlerinden sonra da mektuplarından anlaşılır. Sizin önemli görmediğiniz bir mesele bir başka okuyucunun uzun süredir aradığı bir sorunun cevabı olabilir, sizin atladığınız ve "amaaan resmî evrakın ne işi var burada" dediğiniz evrak, yazarın hayatının resmi bir bölümünü teşkil ediyor ve hiç ummadığınız vesikalara ulaşabilmenize imkan tanıyabiliyor. İşte hakiki hayran ile damarlarına popüler kültür zehri zerk edilmiş okuyucu arasındaki fark buralarda ortaya çıkıyor. Bu mektuplar bize hikayelerin arka planını veriyor, romanların oluştuğu ortamı, yazarın şahsi kanaatlerini, hayat görüşünü, dostluk ve düşmanlıklarını veriyor ve hatta dost görünmek zorunda kaldıklarını da. Hasılı nasıl önemsenmez, anlayamıyorum. Ben bu mekatibi uzunca bir süredir kütüphanemde bekletiyordum zira Sabahattin Ali okumalarımın en sonunda okuyup, kronolojik sıradan yararlanarak kıyas yapar sonra da elimdeki bilgilerle eşlerim diye düşünüyorsum fakat böyle yaparak çok uzun zamandır okuyamadığımı fark edince okuyayım da, metodolojisi sonraki mesele diyerek kitaba daha sarıldım ve bitene dek de bırakmadım. Bu mektuplarda Sabahattin Ali’yi zamanın Milli Eğitim Bakanlığına şikayet eden ünlü bir yazarın yeğeninin başına gelenleri de, Nihal Atsız ile nasıl aralarından su sızmaz tabir edilebilecek bir dostluk kurdukları halde nasıl "içimizdeki şeytan"ı ortaya çıkarıp düşman kesilebildiklerini de görüyorsunuz. Öğrencisine aşık olması hadisesini öteden beri biliyordum ancak mektuplarda bu durum daha ayrıntılı ele alınmış. Atatürk'e yazılan ve hakaret niteliği taşıyan şiirin de iddia edildiği gibi bir Bektaşi taşlaması filan değil bizzat dönem eleştirisi olduğu mektupları dikkatle okuyanlar tarafından derhal fark edilecektir. Sabahattin Ali benim de mezunu olduğum bir okulun öğretmeni olması hasebiyle kendisine daima ilgi duydum. Yapı Kredinin açtığı bir sergide Filiz Ali ile tanışabilmeyi de ümit etmiştim ancak maalesef o imkanı kaçırdım. Ona dair pek çok şeyi merak ediyorum ve araştırıyorum. Umarım bir gün elde ettiğim bilgileri bir kitap hacmine getirip neşrettirebilirim. Tabii öncesinde Filiz Ali'ye okutmak kaydı ile.... Selim İleri'nin Radikal'de çıkan bir incelemesi vardı, o iktibasla incelememe son veriyorum: "Günü gelince silinip gidecek, mumyasından kimsenin korkmayacağı politikaların mahvettiği onca sanatçıyı, onca yazarı Hep Genç Kalacağım’da birden, yeniden, kim bilir kaçıncı kez, fakat bir kez daha duyumsamamak elde değil. Dedikodunun, kibirlerin, çekememezliklerin, iftiraların ortamında yok edildi Sabahattin Ali. Yaşasaydı, 1943’te yayımlanan Kürk Mantolu Madonna’dan sonra, insan ruhunun gizlerine dair birçok eser daha kaleme getirecekti, Kürk Mantolu Madonna’da vardığı göz kamaştırıcı tahlil gücüyle. Oysa, çok daha acı verecek bir ‘son’a yol alınıyordu: Sabahattin Ali’nin isyankâr kişiliği ‘otorite’yi rahatsız etmişti..."
Hep Genç Kalacağım
Hep Genç KalacağımSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 20081,164 okunma
·
399 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.