Bir kuş "par" etti uçtu; uçtu gitti başının üstünden: kocaman uçtu gitti. İlkten ürktü Salih, koskocaman bir kuştu, ardından bakakaldı uçan kuşun. Dikilip göğün yücesine çıktı kuş; süzülüp ovanın düzlüğüne indi. Uzak ovaya indi bir solukta, nasıl da şimşek gibi gidiyordu, ne kadar hızlı yol alıyordu. Yolboyu uçmağa başladı uzak ovanın üstünde, yolun o üç kıvrak yayını çizerek uçuyordu. Kuş değil de Salih'in gönlüydü sanki. Üc yumuşak yayı çizip biraz yükseldi göğe doğru, sonra Moramıt dağının sinesine doğru bir ok gibi gitti, gözden kayboldu. Salih'in boyuna düşündüğü ama bir tek köşesini bile bilmediği dağların arkasındaki "başka dünya"ya daldı gitti.