Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

218 syf.
10/10 puan verdi
St. Petersburg'ta yaşayan genç ve yalnız bir adam, bir gün kendisi gibi yalnız olan bir kadınla karşılaşır. Birbirleriyle tüm hayallerini ve iç dünyalarını paylaşan ikili St. Petersburg'un sokaklarında dört beyaz gece geçirirler. Yaz gelince tüm Petersburg sokakları boşalır. Bu durum kahramanımızı çok yalnızlaştırır. Sürekli Petersburg sokaklarında bir başına gezer. Yine bir gün böyle gezerken şehrin dışına çıktığını fark eder. Dalgınlık, yalnızlık ve arkadaşsızlık onu sokak sokak gezdirir geceleri. Nastenka, kahramanımızın hikâyesini dinlemeden önce ona, kendisine âşık olmamasını söyler. Âşık olduğu takdirde arkadaş olamayacaklarını belirtir. Kahramanımız bu şartı kabul eder ve hikâyesini anlatır. Her şeyi doğruca anlatır. Petersburg’da tek başına yaşadığını, kimsesinin olmadığını, sürekli hayal kurduğunu, hiçbir arkadaşının olmadığını söyler. Nastenka kahramanımızın içinde bulunduğu durumu anlayınca onu asla bırakmayacağını söyler ve kendi hikâyesini anlatmaya başlar. Nastenka’nın hikâyesi de kahramanımızınkinden pek farklı değildir. Annesi ve babası küçük yaşta vefat etmiştir. Kör bir ninesi vardır ve onunla beraber yaşamaktadır. Eskiden yaptığı bir yaramazlık yüzünden ninesi onu kendi elbisesine iğneleyerek yanından ayrılmasını engellemektedir. Bu yüzden Nastenka yalnızlığa mahkûm olmuştur. Böyle başlar Beyaz Geceler… Kelimelerine, sesine, gözlerine bakıp da ismi sormayı unutmak.. ‘’Harika eğer bir seferinde Çin Şehzadesi ile evlendiyseniz demek beni kesinlikle anlarsınız yani dinleyin ama bağışlayın adınızı söylemediniz daha nihayet ne kadar erken hatırladınız! Ah tanrım tabi aklıma gelmedi öyle hoşnuttum ki adım Nastenka –Nastenka? Bu kadar mı? Bu kadar. ‘’ İlk buluşmadan sonra dolaşırken Petersburg’un boş sokaklarında ‘’gök öyle yıldızlı ve parlaktı ki ona bakınca insan ister istemez kendine soruyordu, bu beyaz göğün altında böyle biri yaşıyor muydu gerçekten ve ben hiç olmadığım kadar mutluyum.’’ Yaz geceleri ve boş sokaklar, sokak lambaları galiba bu beyaz geceler için yanar, her pervane yanışında biraz daha yanar.. Sohbetler devam ettikçe adam beyaz geceleri en aydınlık en parlak bir gün ışığı gibi görüyor. ‘’Ama her şeye rağmen geçen gündüzden daha güzel oldu’’ Kendisi daha önce hiçbir kadınla randevulaşmamış. Bir çekingenlik, utangaçlık, saf aşkın yanışı hem gözlerde parlıyor hem dudaklarda sayıklanıyordu. ‘’Göz ucuyla baktım kıza yanılmamıştım. Çok sevimli ve esmerdi, küçük elleri vardı. Kirpiklerinde hala ya az önce bir korkunun ya da eski bir acının gözyaşları parıldıyordu hangisi bilmiyordum. Ama dudaklarında bir gülümseme ışıldıyordu, artık o da kaçamak bir bakış attı bana hafifçe kızardı ve gözlerini kaçırdı..’’ Yanan bir kalbin dudakları parçalayacağına inanırım. ‘’Kalbim içimde konuşup dururken, susmayı beceremem ben..’’ Ve iç sayıklamalarını, korkularını, inceliğini diline düşürürken ‘’İyi yürekli hiçbir kadın eğer aptal değilse ya da o sırada bir şeye kızmamışsa sizin o sırada çekinerek talep ettiğiniz bir iki sözcüğü sizden esirgemeye kalkmazdı. Tek kelimeyle gerçekten kendimi tutamayıp size yaklaşmayı düşündüğüm için sizi incitmiş olabilir miyim?’’ Aşkın getirdiği yalnızlığını, benzersizliğin vurduğu dil çözülür. Kendini bir şeylere benzetmeden kelimelerin anlamları yeter mi anlatmaya? ‘’Sevgili Nastenka, mükemmel anlattığını biliyorum ama affedin başka türlü anlatamıyorum. Sevgili Nastenka şu an yedi mühürlü kutuda bin yıl kalmış ve sonunda yedi mührünün hepsini koparıp atmış Süleyman Peygamberin ruhu gibiyim. Sevgili Nastenka şu an öyle uzun bir ayrılığın ardından tekrar buluştuktan sonra çünkü ben sizi uzun zaman önce tanıdım Nastenka. Çünkü uzun zamandır birini arıyordum. Şu an tam da sizi aradığımın ve kavuşmamızın kaderimizde yazılı olduğunun bir işaretidir. Başımda binlerce musluk açıldı ve ben sözcükleri boşaltmazsam bu acıda boğulacağım. Bu yüzden rica ederim beni bölmeyin Nastenka uysal ve sakince dinleyin yoksa tümden susarım. Aşk gelince insan geride bıraktığı ömrü sorguluyor. Ne çok şey yaşamadan yaşamışım, habersiz güzelliklerden geçmişim diye.. ‘’ Ve kendine soruyorsun: Yıllar ne çabuk geçiyor.. Yine soruyor kendine ne yaptın bunca yılı? Bunca zamanı nereye sakladın? Yaşadın mı? Yaşamadın mı? Baksana kendine yeryüzü nasıl soğuyor.. Daha yıllar geçecek ve peşinden kasvetli bir yalnızlık gelecek bastonlu, yaşlılık, titreklik onun da peşinden sıkıntı ve bunaltı.. ’’ Her şey yarım kalmıyor mu? Bazen rüyalar bazen hayaller ve gerçekler.. Rüyanın tam orta yerinden uyanırsın, uyuyamazsın bilirsin aynı rüya devam etmiyor, yarım kalıyor.. Beyaz Gecelerin rüyaları yarım kalır mı? ‘’Eğer sizi yirmi yıldır seviyor olsaydım da bu güçle sevemezdim. Elinizi verin Nastenka..’’ Beyaz Gecelerde atan kalpler geceyi alevlendiremez mi? Sokakların bu cazipliği sokakların yalnız insanları bu kadar çekmesinin başka ne anlamı olabilir ki… ‘’Ama sevinç ve mutluluk insanı ne kadar da güzel kılıyor.. Kalp nasıl da kaynıyor. İnsan, bütün kalbini başka bir kalbe akıtmak istiyor. Her şey neşeli olsun her şey gülsün istiyor.’’ Beyaz Gecelerin mavi rüyaları biter mi? ‘’Ahh Nastenka! Dedim içimden. Nastenka, bazen kalbimiz soğur ve ruhumuz ağırlaşır, soğuk su ve belki ateş gibi sıcak her yanımız. Ne kadar körsün Nastenka! Ahhh mutlu bir insan bazı zamanlarda nasıl çekilmez oluyor ama kızamam sana…’’ Yangınla yürüyen iki kişi birbirlerini tüten dumanından tanırlar. Beyaz Gecelere inen iki ateş. Dört gece. İki ömür.. İkiye ayrılan yol bir yerlerde birleşecek mi? Keyifli okumalar.
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202073,9bin okunma
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.