İlk kez lise yıllarımda ablamdan aşırıp okumuştum. Kendisini dergilerden ve tv'deki programlarından tanımıştı bizim kuşak. Yıllar sonra duayen Doğan HIZLAN'ın programında edebiyat söyleşisinde görmüş ama etkilenmemiştim. Fakat ilk kitabıyla önemli bir ödül alan, felsefe mezunu bir yazarı tekrar okumamak ve sayfama almamak olmazdı. Aradan çeyrek yüzyıl geçip de ağır kitaplar arasında kütüphanemde bulup tekrar (2saatte) okuduğum kitap, bugünkü bakış açım ve bilgimle beni oldukça etkiledi doğrusu.
Her şeyden önce; Varoluşun ve Hiçliğin derinlerine inmek istiyor, yerel motiflerde kısa bir özet arıyorsanız eğer, kitap tam size göre. Temelinde bazıları çocukluktan tanışan gençlerin yaşamı ve bir ölüm ile derin bir aşk olan eserde, birbirine bağlı 5 öykü var. İçiçe geçen ve İÇSESlerin oluşturduğu bir de karışık kurgusu. Ancak bilinmeyen bir geleceğe doğru süregiden zaman, Proust'vari kıvrımlarda duraklıyor kimi yerlerde ise Varoluş sorguları Sartre'ı aratmıyor. Açıkçası, henüz 25'indeyken böyle dişil anlatıcılı, romanesk bir öykü yazmak, büyük başarı ve yazar tüm felsefe bilgisini de insanın davranışı sorgusunda kullanmayı becermiş. Daha ne olsun?
Ara vererek #konuştuğumuzgibiuzaklara romanına geçeceğim.