Gönderi

Bütün organizmaların dünyadaki verili konumları şudur ki, onlar yaşamlarının her anı­nı kelimenin en geniş anlamıyla uyum göstermek suretiyle geçirerek canlı kalabilmektedirler. Uyumda başarısız olmak ölüm demektir. Nasıl ki her otomatik veya keyfi hareket yaşam iştahı veya daha-çok yaşam iştahı olarak yorumlanabilirse, bütün bu hareketler ölümden kaçış olarak da yorumlanabilir. Hareketlerimizin tamamını, sembolik olarak aritmetik toplama işlemiyle gösterebilmek mümkündür: ister aşağıdan yukarıya toplayalım, ister yukarıdan aşağıya çıkaralım işlemin sonucu hep aynıdır. Yoksa faaliyetlerimizin özü, bizler için esrarengiz bir bütünlüğü mü teşkil etmektedir? Onu kavramamız, onu ancak yaşamın fethi ve ölümden kaçış şeklinde tefrik etmemizle mi mümkün olabilmektedir? Yaşam sırasında atılan her adım, zaman olarak ölüme yaklaşmak demek değildir sadece. Atılan her adım yaşamın gerçek bir öğesi olan ölümle müspet ve a priori olarak şekillenmektedir de. Ve bu şekillenme tam da ölümden yüz çevirme ile belirlenmektedir; iş ve eğlenme , çalışma ve dinlenme ve doğal diye gördüğümüz bütün davranış minvallerimiz ölümden içgüdüsel veya bilinçli olarak kaçıştır aslında. Ölüme yaklaşmak için tüketedurduğumuz yaşamımız aslında ondan kaçmak üzere harcanan bir yaşamdır. Bizler, bir geminin üzerindeyken seyir istikametinin tersine doğru yürüyeniere benziyoruz: güneye doğru yürürken, ayaklarımızın bastığı zemin bizimle birlikte kuzeye doğru taşınıyor. insanların hareket halinde oluşunun bu çift yönlülüğü onların mekan içindeki anlık konumunu da tayin eden bir şeydir.
··
517 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.