Gönderi

Belli bir yaşta insanın kendini kanıtlama çabası, kendini anla­ma çabasına dönüşmelidir.Ne var ki bazıları yaşlanır ama olgunlaşamazlar; ömürlerinin sonuna kadar başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğü en önemli konu olarak kalır. Beğenilmek, sevilmek ister ve bütün güçleriyle bunu sağlamak için uğraşırlar.Bazıları da belli bir olgunluğa erişince, kendilerini beğendir­meye çalışmaktan vazgeçer ve dünyayı daha rahat bir gözle sey­retmeye başlar. Bu aşamada kişinin “nasıl göründüğü” sorusu önemini kaybeder; bunun yerine kendisinin “dünyayı ve insan­ları nasıl gördüğü” öne çıkar.Değeri ölçülmeye çalışılan kişiden, değer ölçmeye geçiş aşa­masıdır bu. O kişi artık yarışta değil, jüridedir.Altın değil sarraftır.Aktör değil, yönetmendir.Karatı ölçülen taş değil, kuyumcudur.Ve bütün bunlar eğer bir iç disiplinin tutarlılığını taşıyorsa, o kişi dünyanın nirengi noktalarından biri olur. Çevresindeki in­sanlar için bir ayar haline gelir. Böyle bir insan bir terazidir, bir ölçüdür.Bazıları bu noktaya hiç gelemeden ölür ve son sorusu, “Acaba beni beğeniyorlar mı?” olur.Bazıları da iç dünya zenginliği sayesinde manevi birer otorite mertebesi kazanır.Birinciler telaşlıdır, İkinciler sakin.Birinciler hırsı piriye kapılmıştır; İkinciler, evren içindeki in­sanı hangi ölçekte değerlendireceklerinin farkındadır.Yaş, insana olgunluk ve bilgelik getirmeli.
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.