Filmdeki son geri dönüş sahnesinin gösterdiği gibi,
Fonda’nın canlandırdığı sırıtan çocuk katilinin, gençliğinde
bir linç girişimi sırasında boynu yağlı ilmiğe geçirilmiş kurbanı
mızıka çalan başka birinin omuzlarında dengede kalmaya
zorlayarak eğlenmişliği vardır: Aşağıdaki mızıkalı sebat ettiği
müddetçe darağacındaki hayatta kalacaktır.
Adamın oyunu sona erdiğinde ve mızıkalı bitap halde yere
yığıldığında omuzlarında duranın da hayatı noktalanır
(Ennio Morricone olağanüstü bir performansla tam o esnada
filmin müziğini keser).
Bu oyunu akıl etmiş olan Bay Fonda sarsılmaz, aksine en
güzel kahkahalarını atar. Her şey çok yakın çekimde ve çok
yavaş gerçekleşir – ki bunlar, Sergio Leone’nin, boy planda
bir dereceye kadar yüksek tempodan can bulan Amerikan
kahramanlık destanı “Western”in mezarını kazdığı
diğer iki cerrahi müdahaleyi oluştururlar.
“Bir zamanlar vahşi Batı’da”; hayır, iyi adamın, bunun gibi
bir katilin ortalığı kasıp kavurmasının tam bir buçuk saatten
daha uzun sürmemesinin teminatı olduğu o efsanevi ve
kahramanca dönemde, tam da böyle olmamış olması gerekir.
Dünyaya düzen getirecek sonun en büyük güvencesi
Cooper, Douglas, Wayne ya da Peck ve ayrıca Fonda olmuştur;
iyi Coltlu en iyi adam.
“Sapkın” Leone, tam da bu iyinin enkarnasyonunun pençesine
tutuşturur öldürücü Colt’u ve Fonda buna izin vermekle kalmaz.
Soğukkanlı işbirlikçiliği ve suç ortaklığıyla bir sinema devrinin
kapanmasına yardım eder. Gayet açık seçik: “İyi” pekâlâ pislik de
olabilir, yani 150 dakika boyunca.
Katil gülümser. Belki başka şeylerden de haz alıyordur.
Ama en büyük hazzı, budur.
O zamana değin az tanınan İtalyan B Filmi yönetmeni
Sergio Leone birinci sınıf kuramsal bir anlayış getirir:
Katilin simgesel işareti olarak gülümseme ya da tebessüm.