Uzun süredir kitaplarını okumayı erteledigim yazarın (Sabriye Cemoluk) yerel tarihle ilgili yaşananları bir aile üzerinden ilk elden bize aktardığı kıymetli bir eser. Önsözünde ailenin en küçük kızı 'Lebibe'nin yazarın anneannesi olduğunu öğreniyoruz.
Osmanlı'nın bir imparatorluk olması ve kaybedilen toprakların da fazla olması nedeniyledir ki, romanda göçlerin hayatımızda kuşaklar boyunca süren psikolojik ve sosyolojik travmalarina şahit oluyoruz.
Osmanlı'nın son donemleri, Cumhuriyetin ilk yılları, 1911 den başlayıp 1967 yılları icinde geçen dönemin siyasi olaylarını da kapsıyor.(6-7 Eylül olayları- 27 Mayıs ihtilali)
Elinize alıp okumaya başladığınız ilk andan itibaren okuyucuyu icine çekip, sarıp sarmaliyor. Bu sıcakta 40-50 sayfayı bile zor okurken yaklaşık 700 sayfalık eseri iki gün içinde bitirmemi başka türlü açıklayamam.
Yıllarca birbirlerinin kültürlerine saygı göstererek kardeşçe yaşamış Türk, Rum, Ermeni, Yahudi'lerin sınırlarla mahvolan hayatları...
Romanın en önemli karakterleri Habibe ve Lebibe kardeşlerin hüzünlü hikayesi..
Ne kadar itibar edersiniz bilemem ama hiç tereddutsuz okuyabilirsiniz.