Şiirin Hikâyesi
Rivâyet bu ya, şâir dolabın iniltilerinden çok etkilenerek yanına gider ve ona neden bu kadar ağlayıp inlediğini sorar. Ağaç da şöyle cevap verir: “Ben, yemyeşil ve suyu bol olan yayladaydım. Benim gölgemde güzeller eğlenmekte, dallarımda bülbül ve kumrular şarkı söylemekteydi. Endâmım ise çok güzeldi. Bu hal bana gurur verdi. Hiçbir ağacın benimle güzellikte kıyaslanamayacağını düşündüm. Bu halim, gayretullâha dokundu. O anda karşıma bir adam çıktı. Bana aşağıdan yukarıya doğru şöyle bir baktı ve aradığı ağacı nihâyet bulduğunu düşünerek baltasını eline aldı.”
İşte o andan îtibâren ağacın hayâtında yeni bir süreç başlar. Onu da biz anlatalım. Adam, elindeki baltayla ağacı keser. Dallarını budar ve kuruması için güneşe bırakır. Bir müddet beklettikten sonra biçerek tahtalar haline getirir. Sonra devreye marangozlar girer ve bu tahtalardan dolap yapmaya başlarlar. Nihayetinde dolap haline gelen ağaç, artık rahat yüzü görmez. İşte Yûnus Emre bu hadiseden hareketle dolabın yapıldığı ağacın hikâyesi ile ilâhi aşk arasında bağlantı kurarak onu şiirine konu edinir. Anlatmak istedi ise insanın ıstırap çekerek olgunlaşacağıdır.