Gözlerini hiç indirmeden, sanki yıldızlara anlatıyormuş gibi söylemeye başladı:
"Onu seviyorum, ne yapacağımı da hiç düşünmedim. Sen
benim sevmemin nasıl olacağını bilirsin... Ben ki, arkamdan uşaklarını koşturan konak sahibi hanımlara başımı çevirmedim; yedi köye hükmeden eşraf bana gelip: 'Kızım senin için yataklara düştü, Çingene olduğunu unutup seni evlat gibi sineme basacağım, yalnız gel, gel de kızımızı kurtar!..' diye yalvardılar da, gene cevap vermeden yoluma gittim; işte şimdi bu bir
kolu olmayan kızı seviyorum.
Onu alamam, onu kaçıramam... Halbuki o da beni seviyor.
Bunu bana evvelisi gün ağlayarak söyledi. 'Gel,' dedim, 'beraber kaçalım.' Acı acı güldü, 'Ağam,' dedi, 'ben senden noksanım, bana sadaka mı veriyorsun?..' Onu nasıl sevdiğimi anlatım: bana kolunun yerine kalbini veriyorsun,' dedim, 'bir kalp
bir koldan daha mı az değerlidir?'