Fransız tarihinin XIII. Louis döneminden fırlayan bir macera: 
Üç Silahşor.
Hikaye Gaskonya bölgesinden silahşör oğlu olan d’Artagnan’ın Paris yolculuğuna çıkmasıyla başlıyor. Paris’te tesadüf eseri düelloya davet ettiği Athos, Prothos ve Aramis ile yine bir tesadüf eseri arkadaş olurlar. Arkadaşlıkları her ne kadar Kardinale olan düşmanlıklarından doğsa da aralarında çok iyi dostluk oluşur.
Her romanı bir yol hikayesine benzetmeyi sevdiğimden olabilir ama
Üç Silahşor tam bir yol hikayesidir. Romanın akışı hep bir yol üzeredir. Silahşörlerin aldığı yol ülkeleri için atıldıkları fedakarlıklardır. Her ne kadar romanın ana karakterlerinden olan kardinalle fikir ayrılığı yaşasalar da; hem kardinal hem silahşörler aynı yolun yolcusudurlar. Sadece tarzları farklıdır ki bu da çok normal karşılanır. Çünkü kardinal ülkenin başbakanı konumunda, bizim kahramanlarımız da sadece silahşör.
Tabi burada Milady’den söz etmez isek olmaz. Hikayenin baş kadın kahramanı ve aynı zamanda bir antikahraman. İngiltere ve Fransa arasında Kardinalin casusluğunu yürüten bir komplo uzmanı. Kitabı okurken en çok keyif aldığım yer hiç şüphesiz Milady’nin yargılanma ve infazı bölümleri oldu.
Fransız tarihini merak edenler için okunabilir bir kitap. Dönemin Fransa’sını çok iyi betimliyor. Ayrıca bence bir yol hikayesi olduğu içinde (bu benim yorumum) çok hoşuma gitti.
Şimdiden keyifli okumalar.
·
625 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.