"Dünya isimli bir gezegende doğuyorsun, doğumundan öncesi hakkında hiçbir fikrin yok, burada yaşıyor ve ölüyorsun. Ölüm sonrası hakkında yine bir fikrin yok. Dünya'nın bildiğin veya sana öğretilen tarihi yaklaşık olarak 6000 yıllık. Bundan önce ne olduğunu bilmiyor, tahmin ediyorsun.
Bu tahminlere göre insanlar bu tarihten önce maymunlar gibi yaşıyorlar ve birden sihirli bir el değiyor onlara. Birden tarımı buluyorlar, hayvanları evcilleştiriyorlar, hatasız çalışan takvimi buluyorlar, astrolojiyi, Zodyak'ı, yıldızları, gezegenleri biliyorlar, matematiği ve geometriyi buluyorlar. Giyinmeyi öğreniyorlar, yerleşik hayata geçip evler yapıyorlar.
Hatta birdenbire günümüz teknolojisiyle bile şu anda yapmanın çok güç olduğu piramitleri yapıyorlar, devasa taşlanı dikiyor, yazıyı buluyor, medeniyet kuruyor, suyu taşıyor, gemiler yapıyor, hastalıkları tedavi ediyor ve birdenbire gelişmiş hatta bizden bile gelişmiş bir toplum haline geliyorlar. Biz de hâlâ bu piramitlerin neden yapıldığını bilemiyoruz.
Hâlâ insanoğlu kendini evrenin merkezi sanıyor, bu sonsuz evrendeki bu küçük dünyadaki tek akıllı canlı olduğunu düşünüyor.
Kendisi diğer gezegenlere ve canlılara ulaşmaya çalışıyor ama ona da başka canlıların, belki daha 'üst' varlıkların ulaşmış olacağı konusu tartışıldığında, şarlatanlık, bilimdışı ilan edilebiliyor. Gerçekten aklım almıyor kardeşim."
Sayfa 168 - Altın KitaplarKitabı okudu
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.