Kadınlar bu vitr cihetindeki peyke üzerine oturuyorlardı. Müsellesin dıl'-ı tavili ile dıl'-ı asgarının teşkil eyledikleri zaviye-i kaime boştu. Biz de doğruca gidip o köşeye oturduk.
Peyke: Fars. pāy-gāh > pey-geh “ayak yeri”nden) [Kelime Türkçe’den Bulgarca ve Arapça’ya da geçmiştir] Dar ve alçak tahta sedir, bilhassa kahvehânelerde duvara bitişik tahtadan kanepe: