Gönderi

“Sabahleyin gece koyun olup kesilmiş de sabahına tekrar kuzu olarak doğmuşum gibi uyandım. Beni kesene de, kesime sebebime de, son anda gözümün önünde parlayan bıçağa da, yan devrildiğimde baktığım ve yalnız mıyım değil miyim anlayamadığım gökyüzüne de, hiç üzerime eğilip bu hali örtmeye, dallarıyla kasabı kırbaçlamaya çalışmayan, sadece kuzu olarak uyanmıştım. Ağzıma bir yeşillik koyup hafiften de aşağı sarkıtasım geldi. Keşke kat kat yünlerinin arası bitlerle dolu ama bununla dertlenmeyen melül bakışlı bir koyun annem olsaydı da hangimiz daha safız bilemeseydik. Bir kuzu nasıl hareket ederse yataktan öyle doğruldum. Melememek için kendimi zor tuttum. Bir kahve içip biraz gazetelere bakınca bu halim gitti. Halimin gidişini yolcu eder gibi oldum. İrice bir kuzu, aptal olduğunu, sıkıcı olduğunu düşünenden uzaklaşıyordu. Buna tam razı değildim ama gidişe de mâni olmadım. Hafifçe arkasından baktım. Ruhumun bir halinin arkasından baktım. Başımı çevirince yeni geleni de görmüş oldu: Koyunu beğenmeyen Abdurrahman Çelebi.” (s. 19-20)
Sayfa 19 - İletişim Yayınları
··
713 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.