“Gülme azizim, sizin sandık odalarınızda bile böyle esrarlı, öyle anlaşılmaz, öyle müphem, öyle dini bir hal var ki!”
“Ne gibi?”
“Öyle bir şey ki… Siz körsünüz… Görmüyorsunuz vesselam…” dedi.
Fakat bizim görmeyip de yalnız kendisinin şeyin ne olduğunu bir türlü söylemiyordu.
Malum ya, Türkler, hükümlerinde çok naziktirler. “Biz körsek, işte siz de dilsizsiniz!” cevabı ta dudaklarımın ucuna gelmişken sustum. Hiç ses çıkarmadım.