Ebüzziya* merhum «Ricli mensiye» ünvanlı meşhur makalesinde: «Bundan kırk elli sene evvel Kız Ahmet ve anın şakirtlerinden Camcı İsmail namında iki meddahımız olduğunu rivayet eden bir hayli zevata yetiştik. Camcı İsmail'i şahsan da tanıdıksa da nakli hikayet ettiğini görememiştik. Fakat dinleyenler taklidi eşhastaki, nakli hikayattaki maharet ve kemaline takdirhan oluyorlardı. Acaba fırsatın yüz binde bir kişiye mebzül tutmadığı şu havası taklide mazhar olan bu zatlar nasıl adamlardı? Nasıl yetişmişlerdi? Nasıl bir cür'eti adetberendazane ile sahnei taklitte arzı vücut ederek, havası kiramdan efradı avama kadar binlerce eşhası ağzından çıkacak sözü tamamiyle istima ve zaptedebilmek için tepeden tırnağa kadar kulak kesilecek kadar bir hissü zevke müstağrak etmişlerdi. Onlardaki bu hassa ne idi, onların sözlerinden hem havas, hem de avam neden bir surette mütelezziz oluyordu, bu nadirülvücut olan artistlerimizi bize tanıttıracak kadirşinaslar, muktedirlerimiz mi yoktu?
Hayır hepsi vardı. Fakat ricali kalemimiz indinde bu lazimenin bir lazimei hamiyyet olduğu taayyün etmemiş idi...
* - Mecmuai Ebüzziya. - Cilt : 9. - No: 93.
Hayal deyipte geçmeyiniz. Sokağa. atılan süprüntüler içinde bile neler bulunur. Her halde içinde bir hakikat gizlidir. Her şey ciddi söylenecek olursa zihinlere yorgunluk gelir. Söz eğlence şekline dökülürse gönüller açılır
Sayın Nafi Atuf Kansu "Karagöz Senaryosu" nun önsözünde: "O mu bizden kaçtı; biz mi onu nankör bir hisle unuttuk bilmiyorum. Bu eski Aşinayı sık sık hatırlamak vesileleri çıkıyordu. Fakat onun bizi, bizim onu eski hararetle sevip sevmiyeceğimizden endişe ediyor ve bunun için yüz yüze gelmekten çekiniyorduk. Nihayet muhtelif temaşa nevileri sırasında sahneye konuldu. Bir alkış. tufanı koptu. Anladık ki Karagöz layemutlar gibi yaşıyor. Onda bizim ruhlarımızdan bir şey vardır. Ve tarihçilerin başlangıcını tespit edemedikleri uzak asırlardanberi o nesillerden nesillere geçerek fanilerin fevkinde zinde bir varlık olarak yaşamaktadır." demektedir.