Karabibik, Nabizâde Nâzım'ın 1890'da yayınladığı gerçekçi köy romanıdır. İlk Türkçe köy romanı olarak kabul edildiği için Türk edebiyatında önemli bir yeri vardır.
Önce yazarı tanımaya çalışalım. Şiir, anı, hikâye, roman türlerinde ve bilimsel konularda eserler veren Nabizade Nazım, ilk Türkçe gerçekçi köy romanı olarak kabul edilen Karabibik’in ve Türk edebiyatındaki ilk natüralist, tezli ve psikolojik roman denemesi olan Zehra’nın yazarıdır.
Nabizade Nazım, kimi zaman romantizm, kimi zaman da realizm akımlarının
etkisinde kalarak, eserlerinde ‘aşk’ temasını sıkça kullanır ve zaman zaman bu temaya
bağlı olarak da kurgunun içine ‘cinsellik’ ve ‘şehvet’ öğelerini ekler.
Nabizade Nâzım’ın edebiyata ilgisi Beşiktaş Askeri Rüştiyesinde okuduğu yıllarda başlar. Görüşleriyle bu dönem edebiyatçılarını çok etkileyen, “Gerçekten başka hiçbir şey güzel değildir, yalnızca gerçek sevimlidir.” diyen Beşir Fuat’a yakın bir sanat anlayışını benimsediği yalnız roman ve öykülerinden değil, edebiyat üzerine yazdığı yazılardan da anlaşılmaktadır. Bireyin zevklerini tatmin etmek yerine, toplumun aydınlanmasına hizmet eden bir edebiyat anlayışını benimsemiştir.
Karabibik romanı realist akımdan etkilenmiştir. Roman köy konulu olan ilk realist roman özelliği taşımaktadır. Türk Edebiyatı açısından oldukça önemli bir eserdir.
Roman başkahraman Karabibik adındaki yoksul köylünün “yamalıklı, lime lime” giyiminin, perişan halinin betimlenmesiyle başlar.
Bu kılık kıyafeti bozuk yoksul insanlar Cumhuriyet’ten sonra toplumcu gerçekçi akımın etkisiyle pek çok romanda anlatılacaktır. Köylünün toprağa düşkünlüğü, sınır kavgaları, yoksul köylünün toprağına göz diken güçlü kişiler, geçim sıkıntısı, çıkara dayalı evlilik hesapları, köylüyü sömüren tefeciler, köylünün devletle ilişkilerindeki kopukluk, buralarda insanların topraktan sonra en büyük gereksinmesi olan gücünden yararlandıkları hayvanların önemi gibi sorunlarla ilkin Karabibik’te karşılaşırız.
Romanın başkişisi Karabibik’in en önemli sorunu sınırlarını sağlamlaştırarak zar zor korumaya çalıştığı tarlasını bir çift öküz ayarlayıp ekebilmektir. Bunun için her türlü yola başvurur. Romanın ileriki bölümlerinde ise yazar daha farklı bir konuya evirir aslında bizi. Üç ay boyunca evinden çıkamayacak
derecede hastalanıp eve kapandığı dönemde, zaman zaman muayene için gittiği Rum
doktor Linardi’nin karısı Eftalya’ya karşı aşırı ilgi ve alaka duymasının resmedildiği
bölümlerde sıklıkla aşk ve cinsellik kavramlarına gönderme yapılır.
Karabibik,
köyde bu gayrimüslim kadının güzelliğiyle büyülenir; O’nun karşısında cinsel dürtüleri
depreşir. Ardından zaman zaman hislerini denetleyemeyerek saldırganlaşırdı. Eftalya için
fiziksel güzellik, estetik anlamı olan bir güzellikten ziyade, karşısındakinin denetimini
kontrolü altına alıp, baştan çıkarma unsurudur. Yazar, cinsellik ve aile ilişkileri konusunda
erkeğin ve kadının arzularının niteliği ve değişebilirliğini okuyucuya göstermek maksadıyla,
gayrimüslim bir ailenin bireyleri olan Linardi ve Eftalya’yı model olarak almıştır.
Yazar aslında ne kadar kendi bakış açısını yansitsada müslümanların örf,adet,gelenek ve göreneklerine bağlı bir yaşayış tarzı hakkında bilgiler verir.
Nabizade Nazım, köylülerde aşk duygusunun ancak cinselliğin tatmini ile sona
erdiğini ancak gelenek, görenek, din,
örf ve adet çerçevesi içinde olduğu takdirde olumlu ve meşru sayıldığını ifade eder. Buna
karşın yazar, bu çerçevenin kalıpları dışında, içinde yetişmiş olduğu kültürel ve ahlaki
unsurlara bakmaksızın Eftalya gibi gayrimüslim karakterlerce yaşanan cinselliği ise eleştirel
bir tutumla değerlendirmek suretiyle, gayrimüslim kadını sınırlı ve dar bir çerçeve içinde
‘öteki’leştirmiş ve ahlaksız bir konuma yerleştirmiştir.
Karabibik için ille de okunması gereken bir roman demek biraz zor, ama bilinmesi gereken bir roman ben o dönemin şartlarını bu kitaplarda arayıp fikir sahibi olmak istediğim için aslında okudum.
İyi okumalar diliyorum