Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
genişçe bir açıdan maviliğinden çok dalgaların coşarak akça pakça ettiği denizin köpüklerini görüyorum. bir güzeli görüyorum, doğanın bir yasasını sanıyorum. denizin sevinçle mi kızgınlıkla köpürdüğünü anlayamıyorum, elle mi çizilmiş ayrımına varamıyorum. soruyorum yanımdakine, bunu nasıl yapıyorlar, diye. kardeşinin de yapabildiğini söylüyor. aklıma küçükken eğlenmek için kullandığımız görünmez mürekkepli kalemler geliyor. önce yazıyoruz, çok geçmeden yazı siliniyor ve özel bir ışıkla da ne yazılıysa görülebiliyordu, hiç değilse ben öyle hatırlıyorum. ben de yapabilirim öyleyse sulu boyayla, diye seviniyorum. tabiatın bu akıl almaz güzelliğini doğallıktan alıkoydum zihnimde, bir insan ürünü diye tanımladım. güzelliğin tam da bu görünürlük ve öykünme olduğunu unutarak. elime o güzel kalemi alsam ve ara sıra kaybolan dalgaları çizsem, resme olan özlemimi dindirsem. o kalemi elime alabilsem belki bir şekilde yazardım. o yazmaya bir sebep ararken tıkanmanın önündekini bulup oradan çıkarmaya, onun ardından gelen rahatlamayla çağlamaya başlamak istedim. ursula'nın bu kitabını da bu sebeple okudum aslında. bana o tıkanmayı gösterecek düşüncesiyle. gerçek bir kitap. yani hayaller içinde ayakların bulutların o yumuşak yüzeyinde değil, başının etrafında kocaman sarı ve güleç yüzlü terletmeyen bir güneş yok ursula'nın yazma evreninde ama ne garip yazdıkları oysa ne çok gerçek dışı. yazma haliyle yazılan arasında ne görünür bir fark var, hayret edilesi. o kalemi elime aldırmadı maalesef ama alırsam özellikle şiirde -onun şiir anlayışında- ne yapmam gerektiğini kafamda bir yerde not ettim: cümlelerin iskeletini çıkarmak. o aslında bunu düz yazı için yapıyor ancak ben düz yazıyı böyle tanımlamadığım için şiirde bir ölçüye inanarak yazma gayesi taşıdığım için bunu kullanacağım sanırım. dile bu denli saygı duyması çok şaşırtıcı geldi. yalnızca neredeyse edebi kitaplar okuyan benim gibi biri için bilim kurgu kitapları çerezlik ve edebi zevkten nasipsiz gibi geliyor. edebi zevki haiz olmayan birinin elinden çıkmış gibi geliyor. -du diyemiyorum, hala aynı fikirdeyim. ancak ne garip bunun da bir edebiyat olduğunu ve işine ne denli saygı duyduğunu okudukça saygı duyuyorum bu konu içinde. mesela yazmaya o kadar mesai harcıyor ki bir anne olarak yazmadan arta kalan zamanlarda sadece ev işi yaptığını söylüyor. bir iş, bir yaşama biçimi olarak yer etmiş yazmak, ursula için. dürüst davrandığı bu söyleşide kendisinin aslında bilim hakkında pek bilgi sahibi olmadığını öğrenince şaşırıyorum çünkü yazmadan evvel kafamda belirlediğim bir konunun en derinine dek araştırıp en nihayetinde o bilginin beni yazmaktan alıkoyduğunu görürüm. bilince, susmak gerektiğini düşünüyorum çünkü o bilgi esasında bana ne denli az bildiğimi göstermenin serencamına dönüyor. ursula bu konuda bir rehber olabilir, kabaca neliğine bakıyor ve belki de tam da bu sebeple yazıyordur. hatta artırmak lazım, yine bu sebeple daha fazla hayal gücüne dayanıyordur. yazdıkları esasında temel olarak onun ilgi alanları. taoizm, budizm, anarşizm, sosyalizm, kapitalizm gibi inanç ve ideolojiler her zaman merak ettiği meseleler olmuş. o bunları öylesine içselleştirmiş ki mülksüzler'de bunu kafa karıştırmadan ve tek yönlü bakmazsızın yazabilmiş. ursula'nın yazdıklarını değil ancak yazmaya yaklaşımını beğendim. hakkında biraz daha bilgi edindiğim kimi şeyler: theguardian.com/books/2014/nov/... youtube.com/watch?v=qSVnSHR... youtube.com/watch?v=5YR4JtR...
Yazma Üzerine Sohbetler
Yazma Üzerine SohbetlerUrsula K. Le Guin · Metis Yayıncılık · 2020200 okunma
·
535 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.