Her bir sayfada bir başka anlaşıyoruz Cemal Süreya'yla. Aslında bundan önce iki sırdaştık yalnızca. Ben sayfalarının arasına saklanıyordum. Bazen de küçük tartışmalar yaşanıyordu aramızda. Dalga şiirini okurken Hikmet Benol'u hatırlıyordum her dizenin sonunda. Ha ha. Üvercinka'nın ilk satırlarında ben de vardım Lâleli'den dünyaya doğru giden o tramvayda. Bir de en sevdiğim satırlar mesela: "Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?../Keşke yalnız bunun için sevseydim seni."
Çocukluğundan bahsediyor biraz. Anlıyorum ki o aslında Cemalettin olmamış hiçbir zaman. Bazen uzaklaşıyorum ondan. Seniha'ya her vurduğunda. Ama öyle şeyler söylüyor ki gidemiyorum da. "Köklerimiz kendi çiçeklerinden ürküyor." diyor. İşte bundan sonra aksi mümkün değil, dost oluveriyoruz oracıkta. Ağustos koyuyoruz acıların adını. Devamı sonra..