Fotoğrafın yaşayan en büyük isimlerinden Sebastião Salgado, Kuzey Buz
Denizi’nde bulunan Vrangel Adası’nda, son büyük ayı balığı topluluğunu
fotoğraflamak üzere sahilde hızlı adımlarla yürüyor. Bir süre sonra, pusa
batmış gri dalgaların arasından koca dişleriyle ayı balıkları görünüyor, ama bir
türlü kıyıya çıkmıyorlar. Sebebi, Salgado’nun keskin bakışlarla süzdüğü civarda
dolanan kutup ayısı... Değil seri çekime başlamak, makinesine bile davranmıyor
Brezilyalı fotoğrafçı ve beraberindeki belgesel ekibiyle söylene söylene geri
dönüyor. Fakat ayı çok geçmeden ekibin kulübesinin önünde bitiyor. Bembeyaz,
görkemli, güzeller güzeli bir varlık. Camdan şöyle bir bakıyor Salgado. Sakince
tek bir kare alıyor. Oğlu Juliano soruyor: “Ne düşünüyorsun baba?” Salgado
fısıltıyla yanıtlıyor: “Bu, sadece ayıya yakın olup fotoğraf çekme meselesi değil.
Çerçeve zayıf olursa sadece ayıyı göstermiş olursun, ama bu bir fotoğraf olmaz.
Bu açı iyi değil. Arka
planda hiçbir şey yok. İyi
çerçevelenmiş bir fotoğraf
yakalayacak bir durum yok.
Bir hareket de yok.”
Yıllar süren, uzun
soluklu işlerin adamıdır
Salgado; bir kutup ayısını
beklemek onu ırgalamaz.
1980’lerde, Brezilya’nın
cehennemden farksız altın
madenlerinden “bütünüyle
barbarlığı gördüm” dediği Ruanda’daki iç savaşa dek dünyanın en zorlu
köşelerinde, türlü imkânsızlık içinde, analog dönemin güçlükleriyle disipline
etmiştir kendisini. Fotoğrafı “daha sonra düzeltme”ye değil, “o an iyi çekme”ye
konsantredir. 30’lu yaşlarında fotoğraf çekmeye başlamış bir ekonomist olarak,
onu bugün bulunduğu mertebeye ulaştıranlardan biri de kuşkusuz bu disiplini ve
sabrıdır. “Türümüze olan inancımı kaybettim” dediği coğrafyalara yaptığı uzun
yolculuklar, ailesinden uzakta geçirdiği aylar, bozulmaya yüz tutan sağlığı ve
sahip olduğu görme biçimi hep sabırla bilenmiştir.
Dijitalleşme, bir yönüyle bu incelikleri tepetaklak ederek küresel devrimini
gerçekleştiriyor. Google’a göre, sadece 2020’de 1.35 trilyon fotoğraf çekildi.
Dünyanın her yerinde “iyi fotoğraf ”a ulaşmanın ucuzlayıp kolaylaşması, medya
ve yayıncılık kuruluşlarının -ne yazık ki bizlerin de azade olmadığı şekilde- bütçe
kısıntılarına gitmesi, uzun soluklu projelere kaynak ayrılmaması, bir kutup
ayısına dahi “hayır” diyebilecek yeni Salgado’ların yetişmesini zorlaştıracak.
Bu ayki kapak konusu, Atlas’ın Hasankeyf ’le ilgili net duruşu bir tarafa,
giderek azalan uzun soluklu projelerin iyi bir örneği olmasıyla da önemli.