Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

164 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Modernleşme hareketinde edebî değişim ve dönüşümlere önemli katkılar sunan Namık Kemal, değişik türlerde verdiği eserlerle özellikle de Tanzimat Dönemi içerisinde meydana gelen sosyo-kültürel gelişmelere ön ayak olur. Büyük değişimlerin merkezi olarak alabileceğimiz Tanzimat Dönemi’nde yazar, millî şuur algısını her anlamda kendisinde tümleyen karakterler yaratarak, toplumsal sorunları eserlerinde baş unsur olarak konumlandırır. Namık Kemal’in diğer eserlerinde olduğu gibi İntibah romanında da kendi dünya görüşünü ve hayat felsefesini yansıtma eğilimde olduğu görülür. Yaratmış olduğu ideal insan tipi aracılığıyla okuyucuya vermek ve benimsetmek istediği düşünceyi, oluşturduğu karakterlerin yardımıyla iletir. İlk edebî romanımız olarak nitelendirilen İntibah romanı, bir aşk hikâyesi ekseninde değişik konulara kapılarını aralar. Roman, sosyal hayat içerisinde kadın ve erkeğin bulunduğu konum ve eşitsizlikleri; idealize edilen kadın tipi ve karşıtını, kader algısı olarak adlandırılan kölelik durumunu; ahlak ekseni içerisinde kadınların ötekileştirilmesi/ hiçleştirilmesini; hayat tecrübesi olmayan, iradesiz ve mirasyedi bir gencin yaşadığı hezeyanları ve geç uyanışın getirdiği aile faciasının görüngüsü yansıtır. “Düşüncelerinde ve emellerinde meydana gelen bu değişiklik süratle benliğini kaplıyor; zavallıyı bedenen ve ruhen büyük bir çöküntüye doğru sürüklüyordu. Sinirleri çok bozulmuş, eski uysal tabiatından eser kalmamıştı. Bazen gözleri, sabit bir noktaya dikiliyor; dakikalarca dalıp dalıp gidiyordu…" Romanın diğer bir özelliği anlatıcının, zaman zaman ortaya çıkarak, okuyucuyla konuşması ve yol göstermeye çalışmasıdır. Bunu yaparken anlatıcının taraf tuttuğu açık bir şekilde görülür. İlk dönem roman özelliklerinden biri olan anlatıcının taraf tutma durumu; kimi kişilerin karşısında, kimilerinin ise yanında olma şeklinde eserde kendisine yer bulur. Namık Kemal özellikle de bunu roman karakteri Mehpeyker üzerinde yapar. “Kadının adı Mehpeyker’di. Terbiye ve ahlak bakımından Ali Bey’in tamamen zıddıydı. Alçak ve namussuz bir aileden yetişmiş; daha on dört, on beş yaşına gelmeden rezaletin her çeşidini öğrenmiş; kendini bu yolda yetiştirenleri fersah fersah geride bırakmıştı. On beşini bitirdiği zaman artık profesyonel bir aşüfteydi. Biraz okuyup yazma öğrendiği ve hemen bütün vakitlerini İstanbul’un tanınmış aşüfteleriyle geçirdiği için şeytani zekâsı çok gelişmişti.” (s. 39) Mehpeyker’in, yazar tarafından metin boyunca aşağılanmakla birlikte, Ali Bey ile olan ilişkisi süresince ona ihanet etmediği görülür. Tanpınar, Mehpeyker’in bu durumunu şöyle açıklar: “Mehpeyker yalancı değildir. Ali Bey’e karşı menfaat hissiyle hareket etmez. Hatta ona karşı evlenme teklifini reddedecek kadar kendi vaziyetini bilir. Daha ilk görüşte bu vaziyeti ima ederek konuştuğunu biliyoruz. Ali Bey’i tanıdığı günden itibaren bütün münasebetlerini kesmiştir. Hattâ kendisine bakan Suriyeli Abdullah Efendi ismindeki zengin âşıkı ile olan bağlarını bile şerrinden korkmasa koparacaktır. "Mehpeyker’in Ali Bey ile olan ilişkisinde sergilediği davranışlar ile metnin yazarının ona karşı tavrı arasında bir uyuşmazlık söz kromanda hayati bir göreve sahiptir. Romanın başkişisi olan Ali Bey, idealize edilen bir tip olarak karşımıza çıkar. O, iyi bir eğitim alan ve ahlak açısından iyi bir şekilde yetiştirilen bir gençtir. Rahat bir çocukluk dönemi geçiren başkişi, anne ve özellikle babası tarafından sarmalanarak büyütülür. “Ali Bey, zengin bir ailenin bir tek evladı, yirmi bir, yirmi iki yaşlarında bir delikanlıydı. Bilhassa babası evlat kıymetini çok iyi bilenlerdendi. Vatanımızın kültür merkezi olan İstanbul’da bulundukları halde, özel öğretmenlerden de faydalanarak, oğlunun eğitim ve öğretimine son derece önem veriyordu.” (s. 19) Refah içinde büyüyen, özel derslerle yetişen Ali Bey’in, hayata dair bu denli yabancılaşmış olması romanda, dikkatlerden kaçmayacak bir tezatlığı da beraberinde getirir.Özel derslerle yetişen, birkaç dil bilen, akranları arasında en kabiliyetli gençlerden biri olarak gösterilen bu delikanlının hayata karşı hiçbir şey bilmemesi kabul edilecek cinsten bir durum değildir. Yirmi iki yaşındaki Ali Bey burnunun ucundaki Çamlıca’da bile neler olup bittiğini bilmez. Bu da romandaki tezatlıgı ortaya çıkarıyor. Romanın ileriki bölümlerinde Ali Bey'in Mahpeyker'den vazgeçmesi için annesi tarafından cariye olarak alınan Dilaşup dahil oluyor. Bu aşk üçgeninde Mahpeyker'in ihtirasları iftiraları, intikami, Ali Bey'in yeni bir aşka liman açması ve Dilaşup 'un Ali Bey'in ölmemesi için kendini feda etmesi damga vuruyor. Ben o dönemde yazılmasına rağmen gerek psikolojik tahlilleri ile gerek ise akıcılık yönünden beğendim. O döneme ışık tutan kavram: Cariyelik Osmanlılar kölelerden sarayda ve ev işlerinde faydalanmıştı. Genel olarak devlet adamlarının sahip olduğu köleler çoğunlukla kadınlardan cariye olarak seçilirdi; fakat zamanla saray dışında da kölelik yaygınlaştı. Sultan İkinci Abdülhamid kendi haremini dağıtarak cariyelik müessesesini ortadan resmen kaldırmışsa da Cumhuriyet’in ilk yıllarında dahi İstanbul’un bazı semtlerinde el altında cariyelik ticaretinin sürdürüldüğü bilinen bir tarihi gerçek. İyi okumalar
İntibah
İntibahNamık Kemal · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,3bin okunma
··
902 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.